3.Bölüm: Geçmişin Sisi

74 32 475
                                    

Koridorda tekrar yürümeye başladım. Arkadaşlarıma görünmeden Deniz’le görüşmek istiyordum. Derin bir nefes aldım. En iyi üniversitenin yazılım mühendisliğini okuyordu. Onun kadar zeki birini kandırmak zor olacaktı. Boynumu esnettim. Bundan nefret etsem de... Ben küçüklükten beri profesyonel yalancılık ve oyunculuk yapıyordum.

Merdivenlerden inerken kimseye görünmemeye dikkat ettim. Yutkundum. Kalbim neden böylesine hızlı atıyordu..? Korkmuyorsun, sen güçlüsün. Her şey geride kaldı. Her şeyden önemlisi ben ülke bile değiştirmiştim. Artık geçmiş benden daha da uzak olmalıydı.

Deniz’i kafeteryamızda kahve içerken gördüm. Ayakta, dışarıya bakıyordu. Saçları her zamanki gibi kısaydı. Çok çekici bir kız olduğunu söylemesem de zekası ile insanların ona arkasını dönüp tekrar bakmasını sağlardı. Lise zamanlarında kendini çözememiş bu çocuğun şimdilerle nelerin üstesinden geldiğini ve nasıl bir yol seçtiğini merak ediyordum.

Ben durmadan rol yaparken... O daha önce pek bir kişiyle karşılaşmadığından kendini bulmaya ve iyi şeyleri örnek almaya çalışıyordu. Bu konu bakımından ikimizin hep çok farklığı olduğunu düşünürdüm. O benim kendini arayan 4. Sınıftaki halimi andırırdı.

O zamanlar o kadar zengin olmasa da, bu üniversite sayesinde hayli zenginleştiği, giydiği kıyafetlerden ve gözündeki gözlükten belli oluyordu. Gözlerini görememek benim açımdan çok sıkıntılıydı. Yalancıların en büyük kozu gözlerdi nede olsa.

Bu, onun ne düşündüğünü anmamamı zorlaştırırdı. Belki de o da bunun için böyle kapalı bir ortamda gözlük takmayı tercih etmişti? Ne de olsa kapalı bir ortamda gözlük takacak biri değildi. Yani... Önceden değildi. İnsanlar değişirdi.

Benim hep iyi bir yalancı olduğumu söylerdi. Fakat izin verdiğim kadarını bildiğini biliyordum. Ona bir yalancı olduğumu hep belli ederdim, çünkü birileri benim yalan söylediğimi bilmek zorundaydı. Güvenilmez olduğumu. Bu sırları öylece yüklenmek zoruma gidiyordu. En azından bir sahtekar olduğumu bilirlerse kendimi daha iyi hissettiğim kanısına varmıştım.

Derin bir nefes aldım. İkimizi hep çok farklı görmemin yanında, onu yaşanmışlık açısından tecrübesiz ve geride görürdüm fakat zaman geçtikçe aslında hep benden ileride olduğunu ve yaşanmışlık açısından aciz ve tecrübesiz olanın ben olduğumu fark ettim. O hep... ilerideydi, duygularını kontrol etmekte daha sağlam adımlar atıyordu, olgunluk konusunda, akıl sağlığı konusunda, insanlara yakınlaşmak konusunda...

Kendimi üstün görsem de zamanla delirme aşamasına gelen bendim. O ise sağlamdı. Onun aslında hep benden ileride olduğunu görmemse, emin olduğum tek kalenin yıkılmasına neden oldu.

Ve ardından da benim bütün gemileri bir çırpıda yakmama ve kendimi ezik olarak görmem de kaçınılmazım oldu. Fakat ondan daha çok sorunla uğraşırken ve daha hayati kararlar alırken belki de delirmenin kıyısına sürüklenmem kaçınılmazdı. Onu gördüğümde neden hep kıyaslama yaptığımı ve duygularımın bu derece çatıştığını bilmiyordum?

Tanıştığımız zamandan beri hep bir rekabet içerisindeydim. Çardaktaki görüntüler bir kez daha beni buldu...

Poyrazla yürüyüş yolunda, sahte gölün yanında yürümeye başlamıştık. Tamamen umutsuz ve karamsar görünüyordu.
“Seninle bunca yıl sonra tekrar karşılaşmayı beklemiyordum Eylül.” Ondan küçükken hoşlanırdım. Belki de o zaman da hoşlanıyordum. Cevap vermemiştim. O tarz duygular bana göre değildi. Hiçbir zaman, hiçbir uydurduğum karaktere göre de olmamıştı.

Onca kişiliğe rağmen, benim hakkımda edinilebilecek tek kesin yargı buydu. Devam etmişti. “Son kez... Bir dostu görmek güzel oldu. Üzgünüm, bu nedenle seni görmezlikten gelemedim.”

Korkunun Güncesi:1  FİLOFOBİK Onde as histórias ganham vida. Descobre agora