36. Bölüm: Sıradanlığn Korunması

1 1 0
                                    

Bir hengamenin ortasında hızla fren yaparak durdum. Arabanın altından bir katman duman havaya kalktı. Burası insan dolduydu. Bütün şehir burada mıydı? O kadar kalabalıktı ki ileride ne olduğunu bile göremiyordum.

Hızla arabadan inip etrafıma baktım. Alex’i bir gazeteci gibi giyinmiş halde, bana koşarken buldum.

Üzerinde kalın uzun bir kaban, içinde siyah boğazlı bir kazak, boynunda bir kamera ve üzerinde press yazan bir yazı vardı. Tek kaşımı havaya kaldırdığımda Alex elleriyle bir canavarı sakinleştirmek istercesine kaldırıp indirdi.

“Sakin kaptan. Bu sadece bir deneyim.” Dedi parlak bir sesle.

Derin bir iç geçirirken, hadi öyle olsun, der gibi kafamı sağ salladım. Etraftaki insanlara bakmaya başladık. Sinirli, öfkeli bir kalabalık. Takım elbiseli adamlar, gazeteci ve haberciler. Hızla yürürken etrafa bakıyorduk. “Neler bulabildin?” Kafasına siyah bir şapka takınca, gümüşi ve siyah saçları alnına dökülmüştü.

Dik saçlarına oranla, saçlarını aşağı indirmesiyle bambaşka bir hava veriyordu. Daha çekici bir hava, neden saçlarını inatla dikleştiriyordu, boy yüzünden mi?

“Henüz bir şey bulamadım.” Boynundaki kameraya baktım. “Fotoğraf çekmeyi biliyor musun?” “Bu mu?” dedi eliyle makineyi gösterirken. “Hayır, bu sadece girilmemesi gereken yerlere girmemi sağlıyor.” Dudak büzdüm. İçim titredi. Hava soğuktu.

Önümü iliklerken “Yiyecek bir şey bulayım.” Dedim. “Haklısın açlıktan bayılırsam, beni taşıyamazsın.” Kafasının arkasına vurduğumda şapkası öne, beyaz karların üstüne düştü.

Gülerken şapkasını aldı. Saatlerce her yeri aramış ama bulamamıştık. Ayrıca ikimizin de kan şekeri düşmüştü. “Sıradakine gidelim.” Dedim bitkin bir halde.

Yutkunurken kafasını salladı. Arabama vardığımızda “Soslu çıtır tavuk istiyorum.” Dedi, soğuktan dolayı ağzından buharlar çıkıyordu. Somurtarak ona bakarken arabaya bindim. Kollarını kavuşturdu. “Yol üstüne bildiğim bir yer var. Bana şöyle bakma!” Arabayı çalıştırdım. “Tamam, ne istiyorsan!” Kemerini takarken sırıttı. “Yolu göstereyim.”

Yoldaki hız sınırı her zamanki gibi sinirimi zorlarken, bir elimle gözlerime bastırıyordum. “Sola.” Derken bıkkın sesinden Alex’in bile sıkılmış olduğunu anladım. Döndüğümde tavukçuyu gördüm. Araba kuyruğuna ilerlerken Alex “Benimki köri soslu olsun! Birde büyük boy kola. Patates kızartması ve soğan halkası.

Ayrıca yanına Amerikan sosta istiyorum.” Kuyruğa girerken kaşım seğiriyordu. Sıra bir araba kadar ilerledi. “Giniy’i arayıp hesapta yeni fotoğraf var mı, diye sorsana.”

“Ne hesabı?” “Sor işte Alex!” Homurdanarak Giny’i aradı. Sıradaki araba da ilerledi. “Alo, hesapta yeni fotoğraf var mı diye soruyor kaptan.” “Hım, olur öyle şeyler.” Alex’e baktım. Eliyle çenesini kaşıdı, “Yani pek bildiğim bir alan değil ama bence de denemelisin.”

Bir araba daha ilerleyince sıra bize geldi. Camı açtığımda soğuk hava içeriyi doldurdu.

“Körili çıtır tavuk iki paket, yanına Amerikan sos. İki patates kızartması, bir soğan halkası, bir büyük boy kola, bir normal boy soda. İki sufle.” “Siparişiniz alınmıştır. Ön bölüme ilerleyiniz.” Dedi mekanik ses. Camı kapattım. “Yani, Giny, güzelim anlıyorum, cidden kötü bir durum.”

Derin bir nefes verince, Alex göz ucuyla bana baktı. Arabayı ön bölüme sürdüm. “Hayır, onunla buluş ve ne hissettiğini söyle.” Sıra ilerledi. “Evet, bana güvenebilirsin.” Sıra ilerledi.

“Ha birde şu hesap. Anladım henüz fotoğraf yok. Kaptanın da sana selamı var. Takmasın kafasına diyor.” Sıra ilerledi.

“Gelişmelerden beni haberdar et.” Sıra ilerledi. Camı açıp siparişleri alırken, “Arkadaşıyla proje kavgası etmiş.” Dedi. Onun tavuğunu ona verdim, içecekleri yerlerine koydum. “Ne zamandan beri terapistsin?” “İki haftalık deneyimim var.” Derken sufleleri de aldım. Ve ödemeyi yaptım. Alex benim yanımdayken hiçbir şeyi ödemezdi.

Gerçi bende ona ödettirmiyordum. Bu da Miri ile aralarındaki diğer bir ortak noktaydı. Ben varken onlara isteklerini ben alırdım. İlerlerken Alex benim tavuğumu açtı. Ve diğer şeyleri de açmaya başladı. Elime bir tavuk aldım. Kendi de bir tavuk alırken, bana sosu uzattı. Sosa batırıp tavuğu ısırdım.











Korkunun Güncesi:1  FİLOFOBİK Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang