4. Bölüm: Geçmişin Kölesi

69 25 379
                                    

Arabamla evimin önünde durdum. Kafamı direksiyona dayadım. Ellerim buz tutmuştu. Konuşma içimdeki şeylerin büyümesine neden olmuştu.

Çardak olayından aylar sonra meltemli bir akşamda Nihal ile karşılaşmıştık. Bir banka gelmişti. Lambalardan dolayı, kan çanağına dönmüş gözlerini, kurumuş dudaklarını ve ruhuna veda etmiş beyaz tenini net bir şekilde görebilmiştim ve hafızama kazınmıştı.

Direksiyondan doğrulurken derin bir nefes verdim. İki raporu aldım ve arabadan indim. Yavaşça patikadan evime yürüdüm. Evin tırabzanına çıktım. Kapıyı yavaşça açarken zihnim tekrar ediyordu. Keşke... Keşke onunla karşılaşmasaydım. Ve bir kez daha net bir şekilde karar verdim. Asla ülkeme geri dönmeyeceğim. Kapı açılınca spor ayakkabılarımın arkasına basarak çıkarttım, bu küçükken babamdan edindiğim bir alışkanlıktı annem hep çok kızar ve sinirlenirdi.

Ahşap parkelere basarak içeri girdim. Ve kapıyı kapatırken gökyüzüne baktım. Yağmur kokusu burnumu doldurdu. Anlaşılan yağmur yağacaktı. Kapıyı kapatıp, iki projeyi oturma odasındaki kare sehpaya fırlattım. Kayarak masanın ucunda durdular.

Kafam doluydu. Düşünmek için koşar adımlarla mermer ahşap karışımı merdiveni çıktım ve tuvalete girdim. Kapıyı kilitledim. Tuvalet küçüklükten beri, sakinleşme ve düşünme yerimdi.

Düşüncelerimi oturtmaya çalışırken, saatim telefonumun çaldığını söyledi. Bir projeyle alakalıydı herhalde. Derin bir nefes alıp tuvaletten çıktım. Saatten açtım. “Alex?” “Nasılsın kaptan?” “Bir sorun mu çıktı?” “Evet, nereden anladın?” Dedi hevesli bir sesle. Beni başka niye arasındı ki? Sessiz kaldım ve sorunu söylemesini bekledim.
“Müşteri balkon kısmında değişiklik istemiş. Şu an inşaat halinde! tamda balkona başlanacakken.” “Müşteriler.” Diye homurdandım.

“Kesinlikle!” Dedi. Bu çok sık karşımıza çıkıyordu. Projenin ortasında, birden ilham meteoru kafalarına düşmüş gibi: Her şey çok pahalı değil mi ya da yeni bir fikrim var veya bir çocuk edinmeyi düşünüyoruz diyerek yarı yolda değişiklik istiyorlardı.
Sicilimin temiz olmasına özen gösterdiğimden kimseyi darp etmiyor veya arabayla evlerine dalıp beyzbol sopasıyla suratları yamuk yumuk olana kadar onları dövmüyordum.

“Ne istediklerini öğrendin mi?” dedim çalışma odama giderken. “Elbette kapatan, hepsini not aldım. Ayrıca ekibe de haber verdim. Akşam 10 gibi müsait olursan sizin evde çalışmalara başlayalım.”

Çalışma odasına girince neden buraya girdiğimi sorguladım. Kapısını kapadım ve yatak odama yürümeye başladım. “Ayrıca akşam acıkırsak diye pizza ve hamburger sipariş ettim, ha birde senin sevdiğin suflelerden.”

Alex benim yardımcımdı. Kendisine özel olarak ders vermemin yanında, o da beni asiste ediyordu. Benden sadece bir yaş küçüktü fakat beni ablası olarak görürdü. Anne ya da teyze diye henüz seslenmeye başlamadığından sorunum yoktu. “Aferin Alex.” “Sağ ol kaptan!” İnsanlar bana böyle davranınca, bazen hala benim de üniversite öğrencisi bir çaylak olduğumu unutmak çok kolay oluyordu.

Kendime sık sık bunu hatırlatıyordum. Henüz çok yolum olduğunu ve kimseden üstün olmadığımı. Çünkü geçmişten bildiğim üzere ben kendini otoriteye çok kolay kaptıran ve yöneticiliğin hazzına bayılan biriydim.

Her zaman başa geçmek isteyen, her zaman üstün bir baskı olmak isteyen bir güdüm vardı. İnsanlar bana boyun eğince fevkalade zevk alırdım.

Fakat hiçbir insan bu kadar büyüklenmemeliydi. Ben kanun olma arzusunda yanardım, dediklerimin mutlak surette yapılmasından haz alırdım. Kendimi buna kaptırmamalıydım. Bu belki de hastalıklı bir yol ve duyguydu.
Gerçi şimdi karakterini kaybettiğini söyleyen birinin bu kadar keskin konuşması ilginç gelebilirdi, fakat benim otorite sevgim tamda bunu örtbas etmek içindi.

Korkunun Güncesi:1  FİLOFOBİK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin