5. Bölüm: Huzursuz Düşünceler

43 23 236
                                    

Kendimi tekrar kanepeye bırakırken saate baktım. Nerede kalmıştı bunlar? Leylanın dosyasını tekrar elime aldım. İçimden bir ses profesöre başvur derken diğer ses ise, otorite sensin, sen karar ver diyordu.

Gözlerimi ovuşturdum. Profesör benden daha tecrübeliydi. Bunu yarın ona soracaktım. Eğer cevabı beni tatmin etmezse de son karar bana aitti. Kafamı iki yana salladım. Bende doğru kararı verebilmek için profesörü dinleyecektim.

Hineta’nın belgesini aldım. Bu çocuk gerçekten bir dâhiydi. Belgesini okumaya başlarken bende acıktığımı fark ettim. Hineta ikisini de oldukça iyi harmanlamıştı. İstese sınıf atlayabilir benim gibi olabilirdi. Neden yapmıyordu acaba? Merak etsem de bunun üstüne gitmiyordum. Çünkü eğer bir insan bir sır saklıyorsa ve bir şey yapmıyorsa, gerçekten önemli bir nedeni olabilirdi.

Kurcalamamanın önemini biliyordum. Hayatın ne kadar karmaşık olabileceğini. Yardım etmek ya da etmemekten ziyade özgür bırakmak daha iyiydi. Bir insan size bir konuda kurcalama diyorsa, onu kurcalamamalıydınız. Telefonuma mesaj gelince usulca elime aldım. Alex her zaman arardı. Mesaj sosyal medya hesabından atılmıştı. Atan... Denizdi. Bakmak istemiyordum.

Nereden buldu bile demeyecektim. Üstten bildirimi büyüttüm. Girip cevap verme zorunluluğunda olmak istemiyordum.

O günü hatırlıyor musun? seni hayatımda hiç biri için bu kadar endişelenirken görmemiştim.

O an gerçek seni, senin merhametli tarafını gördüm diye düşündüm. Seni, hiç birine bu kadar değer verirken görmemiştim. Oysa ki bu sabah, o hayatına hiç girmemiş bir umursamazlıkla devam ettin. Sanki o gün gördüğüm sen değilmişsin gibi.

Bazen ürkütücü oluyorsun. Anlayamıyorum. Bizi de mi böylesine silmeyi planlıyordun? Gerçekten bir insanı sevebilir misin? En üstüne düştüğün insanı bile tek kalemde silmişsin. Aklıma şimdi gelip yazdığım için affet. Seni bu saate rahatsız etmek istemiyordum. Sadece gerçekten hiç mi umurunda değil?

Mesajını üstten sildim. Kendine pay çıkartmaya çalışıyordu. Böyle şeylere ayıracak vaktim yoktu. Belki uzun süre cevap vermezsem bana yazmaktan vaz geçerdi. Beni niye bu strese soktuğunu bilmiyordum. O yazıp rahatlıyordu, oysa ben düşünüp kafayı yiyordum. Bilmediği pek çok şey vardı. Ve bunu birine söylemektense ölmeyi tercih ederdim. Fakat o bilmediği konulara rağmen beni zorluyordu.

Cevap vermezsem bir sıkıntı olduğunu düşünürdü... Kafam karışıktı. Eğer ona cevap vermezsem bu olay kafamda dönüp duracaktı. Her zamanki gibi yalandan bir mesaj yazmalıydım. Çok hızlı nefes alıp veriyordum. Arkama yaslandım. Panik atak geçirmek istemiyordum. Nereden bulmuştu ki beni! Gözlerimi ovmaya başlarken sosyal medya hesabımı kapatmayı düşündüm. Fakat birkaç müşteriyle oradan yazışıyordum.

Ona, evet, bu yüzden beni rahat bırak. Deme fikri geliyordu. Fakat daha sonra ona ne olduğunu merak edecektim. İçim içimi yiyecekti, belki de ona kötü davrandığım için vicdan azabı çekecektim. Diğer seçenek ise, hayır. Sadece onunla yolları ayırdık ve düşünmek acı veriyor, düşünmemeye çalışıyorum. Demekti. Fakat bu da konuyu uzatır ve aramızdaki sohbet ortamını açardı.

Sırları saklamak için ördüğüm yalanlar dünyasının sarmalında, yeterince boğulmuştum. Artık yalan söylemeye, ya da hissetmediğim duyguları hissediyormuşçasına daha çok bahane üretmekten, kendimi farklı tanıtıp, aslında hiç olmayan bir konuyu derinleştirip kendimi oraya gömmekten yorulmuştum.

Keşke o hangi lanet geziyse hiç gitmeseydim. Neden aynı ülkedeydik!?
İnsanın taşıdığı sırlar artınca, etten bir hapishanede hissediyordu kendini gerçekten. Hineta’nın belgesine göz ucuyla baktım. Onunda sırları olduğunu var sayarsam, o nasıl bir cevap verirdi?

Bilmem farkında değildim. Gibi saçma sapan bir şey derdi herhalde. Derin bir nefes verdim. Eğer Denize, bilmem farkında değildim, dersem. Deniz ya öyle mi gibi hiç inanmadığı belli olmasına rağmen girdiği şu ucuz role bürünürdü.

Aramızdaki konu kapanırdı ve... Öne eğildim. Onu kırmazdım. Sohbet ortamını da belli bir seviyede tutmak istediğimi gösterirdi. Telefonumu elime aldığımda kalbim çok hızlı atıyordu. Elim titrerken sosyal medya hesabıma girdim ve onun mesajına girdim Ve

Bilmem hiç farkında değilim.

Yazdım. Direk çıkacakken, onun çok hızlı bir şekilde aktif olduğunu görünce hesaptan çıkamadım.

Mesajımı gördü fakat cevap vermeden aktifliği bozdu. Derin bir nefes verirken bende çıktım. Fakat üstten tekrar bildirim geldi.

Anladım. Tamam o zaman.

Yutkundum. Ve mesajını beğenip konuşmayı bitirdim. Acaba onu engellese miydim. Diyerek güldüm. “Ne olur Deniz, artık yazma.” Diye mırıldandım. Hineta’nın belgesini tekrar elime aldım.

Ve tükenmez kalemle üstüne Ab yazdım. İyiydi fakat üşengeçliğinden bir örnek koymamıştı. Bu çocuk nasıl mimar olacaktı?



Korkunun Güncesi:1  FİLOFOBİK Där berättelser lever. Upptäck nu