5. Bölüm | Korkarak Yaşamak

238 26 103
                                    

The Weeknd - Often
Apocalyptica - Slow Burn



Gözlerini aç da bak. Nasıl da yalnızız.


 Nasıl da yalnızız

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

⚔️

NEHİR

Cennet bahçelerini ateşe veren bir şeytan dolanıyordu peşimde sürekli; tırpanı geçmişimde, tırnakları tenimdeydi uyarıcı bir biçimde. Gözlerimi gerçeklere kapatmalı mıydım, bilmiyordum. Fakat emin olduğum tek bir şey vardı, bu şehirde karanlığın da aydınlığın da içinde her zaman kötülüğün olacağıydı.

Çünkü Tanrı, kovduğu bütün meleklerini Soğuksu'ya yollamıştı.

Derin bir nefes alıp, stresten kaskatı kesilmiş bedenimi rahatlatmaya çalıştım; burun deliklerimden içeriye sızıp ciğerlerime doluşan kahve kokusu midemi burkuyordu. Hemen yanımda oturan arkadaşım Naz'ın durmak bilmeksizin salladığı bacağı yüzünden ben de sarsılıyordum ve gökyüzündeki hareketli bulutların arasından arada bir bize kendini gösteren güneş çok da tanıdık olmayan bu salonun içine dolarken izinsizce gözlerimi acıtıyordu.

İrfan'ın evinde, Middletown adlı gökdelenin bilmem kaçıncı katındaki rezidansındaydık; dev camları Soğuksu'nun Serenova bölgesini kıyasıya ayaklarımızın altına sererken, biraz daha ileride sonsuz büyüklüğe sahipmiş gibi görünen, kopkoyu bir maviliğiyle Kızıl Okyanusu görünüyordu.

Saat neredeyse öğleye geliyordu, zaten buraya vardığımızda da hava çoktan aydınlanmaya başlamıştı. Yalnızca iki saatlik bir uykunun ardından, belki de biraz yerimizi yadırgarcasına kalkmıştık yataklarımızdan. Uyku hem göz kapaklarımızı çekiştiriyor, hem de bizi güvensiz bir dünyaya götürüyor gibi bir his meydana getiriyordu.

Biz öylece sessizliğe gömülmüş bir şekilde oturup  yavaş yavaş kahvelerimizi yudumlarken kapının zili duyuldu. Biraz mırıldanarak, biraz da sızlanarak rahat ve yumuşak kanepeyi terk edip âdeta sallana sallana salonun içinde ilerlemiş ve koridora geçmiştim. Gelen Gece'ydi. Davul gibi şiş gözleri, kıpkırmızı olmuş yanakları ve hafif dağınık saçlarıyla karşımda derbeder bir haldeydi.

"Gelebilir miyim?" diye sordu bana, tereddüt içeren bir ses tonuyla. Bunu tuhaf karşıladım, onu kapıdan mı kovacaktım? Muhtemelen kızgın olduğumu düşünüyordu ama öyle bir şey yoktu; Gece'nin hangi duygularla hareket ettiğini en iyi ben anlardım. Sevdiğini koruma içgüdüsü insana neler neler yaptırıyordu, gerçekten şaşılasıydı.

İsterik bir ifadeyle güldüm. "Gel tabii ki, niye soruyorsun?"

Omuzlarını silkti; bir anda gözleri doluvermişti. "Belki sen de beni görmek istemiyorsundur diye düşündüm." Üzerinde ona sanki birkaç beden büyükmüş gibi duran siyah bir şişme mont vardı. Altına siyah bir tayt ve siyah postallarını giymişti. Salık saçlarından yayılan taze şampuan kokusunu alabildim; duş alıp vakit kaybetmeden buraya gelmiş olmalıydı.

SOĞUKSU: Karanlık Şehir & Kralların SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin