34. Bölüm | Güneş Doğuyor (1. KİTAP FİNALİ)

461 44 96
                                    

NF - Got u on my mind

❄️

NAZ

SAVAŞTAN İKİ GÜN SONRA

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

SAVAŞTAN İKİ GÜN SONRA

Önümde uzanan sonsuz yolun bizi nereye götüreceğini bilsem de, hâlâ bizi takip eden karanlık ve kirli geçmişimizden nasıl kurtulurduk, gerçekten bilemiyordum. Şeytanın tırpanı ensemizde, nefesi saç tellerimizin arasında dolanan bir cambaz gibiydi.

Şu anda doğduğum şehirden çok uzaktım, ama sanki hâlâ bizi o soğuk duvarların arasında bir o yana bir bu yana kovalayan buzdan canavar, arkamdan beni yakalamak için sinsi bir yılan misali sürüne sürüne takip ediyormuş gibi geliyordu. Hayatım boyunca bir daha ne zaman kendimi gerçek anlamda güvende hissedecektim?

Uzadıkça incelen yolun ilerisinde, gökyüzünü terk eden parlak güneşin yansıması gözlerime çarpınca kirpiklerimi kıstım; iki tarafımız da sararmış otlarla dolu ucu görünmeyen boş arazilerle kaplıydı. İçinde bulunduğumuz son model kamyonetin motorunun uğultusunu bastıran hoş bir müzik hoparlörden yükseliyor, yanı başımda açık olan camdan dolayı içeriye sızan ılık hava saçlarımı savuruyordu.

"Çok geç kaldık," diye mırıldandım, derin bir nefes alıp yanımda arabayı kullanan Ateş'e doğru dönerek. Güneşten etkilenmemek için siyah camlı bir gözlük taktığından dolayı bakışlarını göremiyordum ama bu ilk kez, çok da sorun yaptığım bir şey değildi.

"Endişelenme, bir çaresini bulacağız."

Sadece birkaç gün önce, birileri gelip bana Ateş'le birlikte kısa kollularımızı giyip koca bir kamyonetle müzik dinleyerek ülkenin güneyine doğru bir yolculuk yapacağımı söyleseydi, kesinlikle o kişinin yüzüne sert bir yumruk atardım.

"Sence umut var mı?" diye sordum bu sefer. Ayaklarımı kaldırıp torpidonun üzerine koymuştum, o kadar uzun süredir yollardaydık ki artık her yerim uyuşmuş durumdaydı. Yine de bu şikâyet ettiğim bir şey değildi; saatlerimizi alan bu ilerlemenin içinde düşüncelerimin önünü kesmeye fırsat bulamadığım için en azından artık birçok şeyi daha şeffaf görebiliyordum.

Ateş'in gülümsediğini gördüm. Bu içine düştüğümüz tuhaf durumun ortasında, her şeyi bırakıp giderken beni rahatlatmak istediğinin farkındaydım. "Her zaman bir umut vardır, Naz."

Her zaman bir umut vardır.

Kafamı, oturduğum koltuğun arkasına yasladım ve gözlerimi kapatıp birkaç saniye öylece bekledim. Bu cümleye gerçekten gönülden inanmak istiyordum fakat son zamanlarda öyle ağır şeyler yaşayıp görmüştüm ki, artık bu dünyada neredeyse iyinin varlığından dahi şüpheleniyordum. Belki de söylentiler doğruydu; cehennem aslında şu anda yaşadığımız dünya, aldığımız nefes, üzerine bastığımız topraktı. Kader dediğimiz şey ise önceki hayatlarımızda işlediğimiz günahlarımızın cezası, iyiliklerimizin ödülünden başka bir şey olamazdı.

SOĞUKSU: Karanlık Şehir & Kralların SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin