24. Bölüm | Zamansız

1.6K 126 203
                                    

In the House, In a Heartbeat - John Murphy (Tam Soğuksu'nun arka planına uygun bir  parça!)

❄️

NEHİR

Daha gözlerimi açmadan, tehlikede olduğumu anlamıştım.

Zihnimin içinde koca bir delik vardı; geçmişimin bütün izleri o delikte sıkışıp kalıyor, hatıralarımın yarattığı etki akreple yelkovanın yönünü şaşırtıyordu. İlk önce nal seslerini duydu kulaklarım, daha sonra belirsiz fısıltılar belirdi.

Taklalar atan Range Rover'ın gümbürtüsü kafamda derin bir kaosa dönüşürken, bedenimin alevler içinde kaldığını hissettim. Bütün hücrelerim, en kör noktalarına kadar cayır cayır yanıyordu sanki. Üzerinden saatler geçtiğinin farkındaydım, bir türlü hatırlayamadığım silik anılar vardı. Acı duygusunun etrafımı çepeçevre sardığının her ne kadar farkında olsam da, buna yenik düşmemeye kararlıydım. Söz vermiştim çünkü, sadece şehrim için değil, bundan sonra hayatım için de savaşacaktım.

Derin bir nefes aldım. Burnuma yoğun bir vanilya kokusu geldiğinde kaşlarımı çatmıştım.

Daha gözlerimi açmadan anlamıştım, Ulaş yoktu.

Fakat yalnız da değildim.

Bedenimdeki acı silsilesinin çağlayan halinde kollarımda, bacaklarımda ve gövdemde boy gösterişini, düşüncelerimin ardına itmeye çalıştım. Kirpiklerimi araladığım zaman, yoğun ışıktan dolayı ilk önce hiçbir şey görememiştim; hemen ardından görüş alanıma, ne zaman oturduğumu hatırlamadığım bir masanın öbür başındaki sarı saçlı, ay gibi bembeyaz tenli bir kadın girdi. Kalbimin, göğsümdeki çırpınışları artmıştı kendime gelmemle birlikte. Sanki vücudumun her yerinden tuhaf tuhaf sesler çıkıyordu.

Olduğum yerde irkildim, kıpırdamaya çalıştım fakat bir şey bana engel oldu: Sandalyemin arkasında kalın iplerle birbirine bağlanmış bileklerim.

"Korkma," dedi, karşımdaki kadın. Dudaklarının ve gözlerinin kenarlarında, yaşının oldukça büyük olduğunu belirten çizgiler vardı fakat yüzü pürüzsüzdü. "Biz tehlikeli değiliz."

Yutkundum. Ağzımın içinde, yıllardır çölün ortasında mahsur kalmışım gibi kuru bir his vardı. Küçük bir odadaydık; odanın duvarları ve zemini, bebek mavisi rengindeki fayanslarla donatılmıştı. Tavan ise betondu. Önümde oturmakta olan kadının birkaç metre arkasında, metal bir kapı vardı ve kapının üzerine de yuvarlak bir pencere kondurulmuştu.

Fakat asıl dikkatimi çeken, o kapının hemen yanında tıpkı bir koruma gibi dikilmiş olan adamdı.

"Bu yüzden mi ellerimi bağladınız?" diye sordum, içinde merakı da barındıran oldukça özgüvenli bir ses tonuyla. Kelimelerim, içeride yankılanıp birkaç kez tekrar etti; gözlerim bağlantı kurmak ister gibi bir karşımdaki kadına, bir de kapının yanındaki adama gidip geliyordu sürekli.

Kadın gülümsedi. Bu yapmacık bir gülümseme değildi. "Nasıl tepki vereceğini kestiremediğimiz için ellerin bağlandı."

"Burada ne işim var?" Derin bir nefes alırken, ciğerlerimin göğüs kafesimin kemiklerine değdiklerini hissedebilmiştim resmen. "Ulaş nerede?" Onun, o arabanın içinden sağ salim çıktığına eminim. Ben hâlâ tek parçaysam, o da öyle olmalıydı. Güçlerinin iyileştirme etkisi vardı benimkinin aksine.

"Önce birinci sorunu cevaplayayım: Konuşmak için buradasın. İkincisine gelirsek, Ulaş iyi. Ona senin evinde beklemesi gerektiğine dair bir mesaj ilettim. Fakat yine de seni aramayı deneyeceğinden eminim."

SOĞUKSU: Karanlık Şehir & Kralların SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin