21. Bölüm | Geçmişin Pençesi

967 55 118
                                    

Harry Styles – Sign of the times

Harry Styles – Sign of the times

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

❄️

NAZ

Uykunun bedenimi kolayca sarmalayıp, kendi dünyasındaki sahte cennetine hapsettiğini açık açık hissedebiliyordum. Damarlarımın arasında süzülen kanın şakırtısı zihnimde çınlarken, parmaklarımdan tüy köklerime, iliklerimden en küçük hücreme kadar kıpırdayan gücümün yoğun enerjisi, ben ayık olmasam dahi kulaklarımı uğuldatıyordu.

Saat gecenin kaçıydı bilmiyordum, belki de gün aydınlanmak üzereydi. Vücudumda dalgalanan tuhaf bir dürtünün eşliğinde gözlerimi aniden açmış, yeni odamın içindeki eski eşyalarımın arasında bulmuştum kendimi. Üzerime düşen mahmurluğun kirpiklerimde biriktiğini duyumsayabiliyordum; başım yumuşak yastığıma gömülüydü ve iki katlı yorganımın altında âdeta büzüşüktüm.

Beni uykumdan uyandıran şeyin tam olarak ne olduğunu anlayabilmek için, köşkteki sessizliğe kulak kesildim. Odamdaki saatin tik takları dışında hiçbir şey duyamamıştım; dışarıdaki rüzgârın uğultusu bile korunaklı pencerelerin arasından içeri sızmayı başaramıyordu. Sedef Teyze ile babam, biz yatmak için odalarımıza çekilmeden sadece birkaç dakika önce gelmişler, sonra da bizimle doğru düzgün iki çift laf bile etmeden teker teker kendi odalarına çekilmişlerdi.

Sakladıkları bir şey olduğunun farkındaydım ve tek isteğim, bunun tehlikeli olmamasıydı.

En azından hayatlarını riske sokacak kadar.

Derin bir nefes alıp, yattığım yerde kıpırdandım ve üzerimdeki ağır yorganları avuçlayıp elimin tersiyle bir kenara ittim. Tenimin üzerinde dolanan rahatsız edici bir his vardı; sebebini tam olarak anlayamasam da bunun beni tekrardan uyutmayacağına emindim. Omurgamda bir sızı dolanıyordu sanki; kalbimin göğüs kafesimdeki düzenli çırpınışları bile değişmişti.

Benim değil, birinin canı yanıyordu.

Yatağımdan kalkıp terliklerimi ayağıma geçirmiş ve gözlerimin karanlığa alışmasıyla beraber yatmadan önce çalışma masamın önündeki sandalyeye bıraktığım sabahlığı kolaylıkla bulup giymiştim. Endişe duygusunun birdenbire çıkagelişini duyumsadım; saniyeler birbirini kovaladıkça neyin ne olduğunu çok daha iyi anlayabiliyordum ama bu aynı zamanda, geç kalınmışlık hissini de beraberinde getiriyordu.

Odamdan çıkıp telaşla koridorda ilerledim. Terliklerimin çıplak fayansa çarpışı, gecenin sessizliği içinde köşkün duvarlarında eko yapıyordu. Birkaç kapıyı geçtikten sonra, Nehir'in odasına ait olan kapıda duraklamış, kapıyı çalmadan içeriye dalmıştım. Beni uykumdan uyandıran şey, onun uykusunda arşa kalkmış hisleriydi. Kalbinin düzensiz atışlarını duyabiliyordum; nefes alışverişi öylesine karmaşıktı ki, ciğerlerinin, göğsünde ufak isyan çığlıkları attığını tahmin ediyordum ve bu his, âdeta kemiklerimi içimde parçaladı.

SOĞUKSU: Karanlık Şehir & Kralların SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin