33. Bölüm | Canlı Canlı Gömülmek

425 38 168
                                    

Raign - Raise The Death

❄️

NEHİR

"Nehir, uyan

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Nehir, uyan."

Karanlığa açtığım gözlerim, âdeta daha fazla uykuyu onlara bahşetmem için bana yalvarırken, sersem bir edayla yatağın öbür tarafına doğru dönmüş ve bana seslenen sese odaklanabilmek için yoğun çaba göstermiştim.

Bakışlarım, odanın içini bulayan siyahın arasında, başucumda yanan gece lambasının güçsüz ve loş olan ışığının altında duran Ulaş'ta durakladı. Eli elimdeydi, benim yeni uyanmış bedenimin bütün gücünü emmeye çalışırcasına sıkı tutuyordu avuçlarımı. Yanından bir an bile ayırmak istemezmiş gibi, sanki bıraksa beni kaybolup gidecektim.

Oysa orada, onun yanında, yatağında, çatısının altındaydım ve hiçbir yere gitmeye de niyetim yoktu.

"Ulaş?" diye mırıldandım, uykunun sesime geçirdiği pençeler yüzünden bölük pörçük çıkan harfleri zar zor birleştirerek. "Bir şey mi oldu?"

Ulaş'ın yeşile boyalı bakışları birkaç saniye duraksadı. Daha sonra boşta kalan öbür eliyle yastığa dökülen saçlarımı yavaşça okşamaya başladı. "Burada kalmak istersen, sana asla hayır demeyeceğim."

Derin bir nefes aldım. Kafam allak bullaktı; zihnimde hâlâ görmüş olduğum rüyamın parçaları dolanıyordu ve ben doğrusu şu an yaşadığım anın hayal mi yoksa gerçek mi olduğunu bir türlü ayırt edemiyordum. Sıcak yatağın içinde hafifçe kıpırdandım ve dirseklerimi, üzerinde yattığım yumuşak yüzeye bastırarak bedenimi yukarıya kaldırdım. "Ulaş, neler oluyor?"

Bedeninin ağırlığıyla yatakta onun oturduğu yere doğru küçük bir eğim vardı. Gözlerini tereddüt içinde kavrularak yüzümde dolaştırdı; bakışlarının ayak izleri tenimde bir imzaydı. "Vakit geldi," dedi, boğuk ve soğuk bir ses tonuyla. "Savaş başlıyor."

"Ne?" Kafatasımın içinde kopan fırtına bütün kemiklerimi kırıp parçalara ayırabilecek kadar kuvvetliydi. Karnımda rahatsız edici kıpırtılar belirdi; derimin altında, damarlarımın içinde hızlıca hareket eden kanımın donduğunu hissettim.

Evet, bunun bir gün mutlaka gerçekleşeceğini biliyordum. Düşman, elinde tuttuğu metal hançerini sırtımıza saplamak için bizim en savunmasız halimize bürünmemizi beklerken, aslında haftalardır soludukları nefeslerini ensemizde duyumsayabiliyorduk.

Ve işte, zamanı gelmişti.

Derin bir nefes aldım ve üzerimde huzursuz bir ifadeyle gezen bakışların altında ezilirken, kendime şaşırdığım bir sakinlikle birlikte yataktan kalktım. Saten geceliğim, vücudumun belirli noktalarında küçük bir okşayışla savrulmuş, dağınık saçlarım yüzümün bir kısmını maske gibi örtmüştü. Yorganın altında maruz kaldığım sıcaklığın yerinde artık buz gibi bir esinti dolanıyordu.

SOĞUKSU: Karanlık Şehir & Kralların SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin