19. Bölüm | Geceyarısı Güneşi

3K 175 775
                                    

Hypnogaja - Here Comes The Rain Again

Hypnogaja - Here Comes The Rain Again

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

❄️

NEHİR

Gökyüzünü örten kasvetli bulutların serbest bıraktığı şimşekler yeryüzüne acımasızca çakılırken, etrafa yaydıkları kör edici beyaz ışıkla beraber boğucu gümbürtüsünü de şehrin kalın duvarları arasına yayıyordu. Düşmanların kazdıkları kuyuya devrilen düşüncelerimden birkaç belirsiz kelime duyuldu; uykumun en derin kısımlarında, kana kana su içercesine hızlı nefesler alıp ciğerlerimin her köşesini doldurduğum o tanıdık kokuyla beraber, odanın içinde aniden inlemeye başlayan telefon zilinin sesi, hissettiğim huzuru tıpkı bir bıçak gibi yararak beni uyandırmıştı.

Başım, bir yastık yerine Ulaş'ın sert, ancak buna aykırı bir şekilde bana delicesine rahat gelen omzundayken, bedenimin tek bir köşesi tamamen onun bedenine yaslıydı ve kıyafetlerimizin altındaki tenlerimizin birbirleriyle yaptıkları ısı alışverişini hissedebiliyordum. Tam burada sonsuza dek, hiç şikâyet etmeden ölümün sessiz, yakıcı, acımasız ve ızdırap dolu uykusuna yatabilirdim. Onun kollarında, ona ait olan tahta bütün ömrümü bağışlamaya hazırdım ve bu çok hastalıklı bir duyguydu.

Ulaş, gövdemi sıkıca sardığı sağ kolunu üzerimden çekmeden, yatağın yanındaki komodinin üzerinde ısrarla çalan cep telefonuna doğru uzanmış ve ben daha gözlerimi doğru düzgün açamadan çağrıya yanıt vermişti. Hafızamın, uyumadan önceki dakikalara yavaşça kaydığını hissettim; gecenin karanlığında sıkışıp kalmış kelimelerden hemen sonra, iç yakıcı tuhaf duyguların göğüs kafesimi baştan aşağıya kaplayarak beni tamamıyla ele geçirdiği zamanın içinde, sevdiğim bu adamın halsiz ve uykulu bedeninin yanına kıvrılmıştım. Gidemiyordum, ondan uzaklaşamıyordum. Sanki aramıza mesafeler girmesine izin versem, dünya başıma yıkılacak, şeytan evrene hâkim olacak ve cennetteki masumlar, günahkârların kanıyla boğulacak gibi hissediyordum.

"Alo?" Ulaş'ın uykulu sesi yanı başımda çınladığında, onun yanında güne başlamanın ilahi bir an olduğu kanısına varmıştım. Uykulu ifadesinin her sabah karşıma tane tane dökülmesi için, sahip olduğum her şeyden vazgeçmeye razıydım. Kafamı hafifçe kaldırıp, çenemi omzuna yerleştirdim ve gözlerimi, biraz daha uyumak için yalvaran, mahmurluğu kirpiklerine devrilmiş yemyeşil gözlerinde gezdirdim. Her zamanki gibi mükemmel görünüyordu. "Sakin ol," diye mırıldandı telefona, hafif kısık ve uykunun etkisinden çıkamayan sakin, boğuk bir tonla. "Nehir benim yanımda."

Kaşlarımın, soru işaretleriyle dolan zihnimin eşliğinde çatıldığını hissettim. Karşı tarafın sesini tam duyamıyor olsam da Ulaş'ın konuştuğu kişinin Gece veya Naz olduğuna son derece emindim. Gövdeme sarılmış olan kolu sebebiyle, eli belimde duruyordu. Kıyafetlerimin üzerindeki parmaklarını hafifçe kıpırdattı; küçük bir okşayışın ardından, bütün duygularımın içimde kıvrandığını duyumsayabilmiştim. Bunun sebebi tam olarak neydi, bilmiyordum.

SOĞUKSU: Karanlık Şehir & Kralların SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin