13. Bölüm | Geçmiş Kurallar

3.1K 237 940
                                    

Crossfade - Cold

Crossfade - Cold

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

❄️

NEHİR

Hayatıma geçmiş kanlı zincirin bir ucu cehenneme, bir ucu ise cennete uzanıyordu. Kızgın demirin ayaklarımın altında yanık izleri bıraktığını hissedebiliyordum; kavrulan etimin kokusu burnumdaydı. Araf'ta çığlık atan küçük bir kız çocuğu, kana bulanmış minik ellerini bileklerime sararak beni kendine çekmeye çalışıyordu. Soğuk bir şehrin öksüz kurbanı, ufak bir çığlık koparıyordu dudaklarının arasından. Yana yana üzerinde durduğum zincir kırıldı; artık ayakta durmam, bir ölüyü diriltmek kadar imkânsızdı.

Sessizlik içimize ilmek ilmek işlenirken, gökyüzünün gürültülü isyanı etrafta inildiyordu. Ateş'in yanından ayrılıp, cenneti andıran o güzel dünyayı ardımıza alarak, tekrardan karanlık şehrimizin tehlikeli topraklarına adımımızı atmıştık. Kelimelerimizin her biri, ağzı büzülmüş bir torbanın içinde saklıydı; kasvetli bulutlar sanki yeryüzüne inip üzerimize çullanıyordu.

Saçlarımın arasına karışan, yüzümü yalayıp geçerek sakinliğini koruyan buzdan hallice yağmur damlaları tenimi soğuğuyla yakarken, çamur yüzünden siyahtan kahverengiye geçiş yapan botlarımızın vıcık sesleriyle, ağaçların arasında uğuldayan rüzgârın sessiz kelimelerine odaklanmıştım.

Bu zihinlerimize devrilen bir sükût muydu, yoksa yaklaşmakta olan bir feveranın parmak izleri miydi, bilemiyordum.

Ormandan çıkıp art arda dizilmiş olan arabaların yanında toplanmıştık. Herkesin yüzünden belirsizlik parçaları dökülüyor, ıslak zemine itinayla karışıyordu. Kabanımın kapüşonunu kafama geçirmiştim; yağmur yağmasa bile havada delici bir soğuk vardı. Kulaklarım ve burnumun ucu zonkluyor, gözlerimin içinin kuruduğunu hissedebiliyordum. Dudaklarım ise donmuş ve uyuşmuş kâğıt kesiği gibiydiler.

"Bade Hanım'a neyi anlatıp anlatmayacağımızı etraflıca konuşmak için bir yerde toplanalım," demişti Gece, akan burnunu çekerek. Eldivenleri yoktu, parmaklarının soğukta morarmaya yüz tuttuklarını görebiliyordum. "Saat daha beş. Yeterince vaktimiz var."

Vücut ısımızı arttırmak için koluna girdiğim Naz sordu: "Ona her şeyi anlatmıyor musunuz?"

Daire biçiminde yan yana duruyorduk. Ortamızda en fazla iki kişinin sığabileceği küçük bir boşluk vardı; nefes alıp verirken burun deliklerimizin arasından beyaz renkli buharlar çıkıyor, süzüle süzüle havaya karışıyordu. Sıcaklık muhtemelen eksi onun altındaydı ve takvim yaprakları dökülmeye devam ettiği sürece, şehrin daha da soğuyacağını biliyordum.

"Ateş'ten bahsetmeyeceğiz," dedi Berk. O da tam karşımda, yaralı yüzü ve durgun bakışlarını yerde gezdiren Demir'in ve üşümenin etkisiyle her an hapşıracakmış gibi duran Mert'in ortasında, ayakta dikiliyordu.

SOĞUKSU: Karanlık Şehir & Kralların SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin