16. Bölüm | Avuçlarımdaki Kurumuş Kan

3.4K 187 1K
                                    

Anathema - Flying

Anathema - Flying

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

❄️

NAZ

Canlı ruhumun acı çekişini iliklerime kadar hissettiğim sırada, içimde akan kanın organlarımda süzülüşü zihnimde taşkınlıklar yaratıyordu.

Simsiyah bir çarşaf gözlerime aniden inerken, boğazıma kadar çıkmış çığlığın önüne örülen kalın duvarın etkisiyle birlikte dudaklarımdan sadece bir inleyiş kopmuştu. Bıçağın parçalayıp kestiği dokularım, yarılan bedenimden dalgalar halinde yayılan acı ve kaosun eşliğinde iyileşme çabasında başarısız oluyorlardı. Metalin buz gibi yüzeyi içimde bir savaş çıkartıyordu ve ruhum, müebbet bir cezaya çarptırılmıştı.

Görüşüm, hissettiğim yoğun ızdırabın etkisiyle hızla yok oldu. Güçleri bir vakumla çekilmişçesine bütün işlevini yitiren bacaklarım beni artık taşıyamaz hale geldiklerinde, eriyen kar birikintilerinin ıslattığı siyah, beton zemine tıpkı boş bir çuval misali düşmüştüm. Vücudumun derinliklerinde öldürücü depremler oluyor, denizler taşıyor, şimşekler çakıyordu. Kendi nefesimin burun deliklerimden akıp dudaklarımın üzerinden geçişini duyabiliyordum, lâkin şehir, dünya üzerindeki bütün kelimelerin üzeri siyah bir dolma kalemle çizilmiş gibi suskundu.

Bilincimin kilit altında kaldığı parmaklıkların üzerinden kızgın lavlar geçerken, bedenimin dış cephesinde ateş fışkırıyor, iç cephesinde ise kemiklerime tutunmuş buz saçakları oluşuyordu sanki. Boğazımdan yukarıya doğru çıkan ve dilimle damağımın arasına karışarak ağzımın içini kaplayan acı, metalik bir tat vardı.

Kan.

Harflerin ucuna takılmış iğne, geçmişime geçirilen keskin pençelerimin kökünü kazıdı. Hayata tutunmak için elimi uzattığım her dal kırılırken, azrailin nefesini saç diplerimde hissedebiliyordum.

Yerdeki soğuk suyun her bir düğümüne kadar işlenen kıyafetlerim, çevreledikleri canlı duvarı korumaktan oldukça yoksundular. İçimde akan sıcak sıvının organlarıma yayıldığını, vücudumun bir kan gölünden farksız kalmadığını bütün kör noktalarıma kadar hissederken, yaşamak için bu derece inat eden benliğime şaşırıyordum.

Acının bitmesi için eğer tek yol ölümse, şu an ölümden başka bir dileğim yoktu benim.

Saniyeler, saatler kadar ağır ve üşengeç geçip koca bir zaman dilimini işgal ettiği sırada, gövdemin ıslak zeminden kaldırıldığını duyumsayabildim. Havai fişeklerin art arda patladığı siyah görüntüler küçük bir an için bulanık ve gerçeğe ait mekânı gözlerimin önüne serdi: Bomboş, karanlık, bana ölümü çağrıştıran o aynı sokaktaydım.

"Naz?" diye sordu, çok uzaktan gelen tanıdık bir ses. "Beni duyabiliyor musun? Uyanık kalmaya çalış."

Karşımda beliren simsiyah silüetin sıcacık bedeni çok yakınımdaydı. Korkunun beni çektiği uçurumdan kurtulabilmek için bu tanıdıklığa yapışıp, yabancılık hissinden sıyrılmak istiyordum. Ölü yaprakların dikenleri, yürüdüğüm yola baştan aşağı dökülmüşlerdi ve çıplak ayaklarım feci yara almaktaydı. Tıpkı şimdi içi çürüyen ancak asla yaşamaktan vazgeçmeyen bedenim gibi.

SOĞUKSU: Karanlık Şehir & Kralların SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin