1. Bölüm | Karanlığın Acı Kokusu

11.6K 667 1.2K
                                    

Transit - Always Find Me Here

Beyaz duvarlar etrafımızı sarıyor.
Melekler düşüyor o gece şehrimize, kırılmış kanatlarıyla.


 Melekler düşüyor o gece şehrimize, kırılmış kanatlarıyla

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


❄️

(2 MART 2016)

Adam, oturduğu sandalyesinde geriye doğru yaslandı ve masasının üzerindeki, içi viski ile dolu işlemeli kristal bardağa uzanıp bir yudum aldı. Hava çoktan kararmıştı. Dışarıda yağmur yağıyor, gök ürkütücü bir derecede gürlüyordu. İflah olmaz bir fırtına esir almıştı yine şehri. Bulutlardan kurtulup yeryüzüne inen haşin damlalar, adamın çalışma odasındaki camları âdeta dövüyordu.

Derin bir nefes aldı adam. Kapkaranlık odasındaki bütün oksijeni ciğerlerine doldurmak niyetindeydi çünkü içinde garip bir yangın vardı. Bu şehrin akıl almaz soğuğu bile, onun içindeki ateşi söndürmeye yeterli gelmiyordu bu gece.

Adamın gözleri, kapalı monitörünün hemen yanında duran fotoğraf çerçevesine kaydı. Beyaz çerçevenin içinden ona gülümseyen bir çift yüz, hayatının bütün mükemmel yanlarını özetleyebiliyordu. Devam ediyorsa eğer, onlar içindi. Yaptığı ve bundan sonra da yapacağı bütün fedakârlıklar, karısını ve kızını tehlikelerden korumak isteyen bir eş ve bir babanın çabasından başka bir şey olamazdı.

Masanın üzerindeki telefon kısaca iki kere titreyerek, mesaj geldiğini belirtti. Titreşimin sesinin, yağmur ve gök gürültüsünün çıkardığı ses şölenine karıştığını duydu adam. Elini uzattı ve içki dolu bardağını tekrar masaya bırakıp, telefonuna gelen mesaja baktı.

Kızım: Baba, neredesin? Annemle birlikte mükemmel yemekler yapıyoruz. Lütfen yine işe daldığını söyleme. Birazdan sofrayı hazırlamaya başlayacağım, geç kalma da hep birlikte yemek yiyelim. (20.12)

Buruk bir gülümseme kapladı adamın yüzünü. Odanın içindeki karanlığı yarıp geçen telefonunun ışığı, bazı gerçekleri gün yüzüne çıkartarak adamın kafasına dank etmesini sağlamıştı. Karanlığın altında gizlenen çaresiz mırıltılar, en küçük bir aydınlık görmeyedursun hemen insana üşüşüveriyordu. Sahi, ne yapıyordu burada böyle? Neden karalar bağlamıştı hemen, bir iki şey oldu diye? Eve gitmeli, ailesinin yanında olmalıydı. Çünkü bu bomboş, ıssız ve karanlık binada oturup, içki içerek hiçbir şeyi çözemezdi. Bütün çalışanlar evlerine gitmek üzere ayrılmışlardı. Tek başına, öylece kederleniyordu işte.

Adam, kendi yaptığını onaylamaz bir ifadeyle başını iki yana salladı ve derhal oturduğu koltuktan kalkıp, masasının yanındaki askılığa astığı ceketini giymeye başladı. Resmen çocukluk ediyordu ve buna bir son vermeliydi.

Kafasını eğip, ceketinin ceplerini kontrol ettiği sırada bir ses duyduğunu sanmıştı adam. Aslında sanmaktan çok, bir ses duyduğuna tam olarak emindi. Binada tek başına olduğunu sanıyordu.

SOĞUKSU: Karanlık Şehir & Kralların SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin