5. Bölüm | İhanetin Sesleri

4.1K 353 463
                                    

Anathema - Lost Control

❄️

NAZ

İçinde yaşadığımız, nefes aldığımız, soğuğuyla cayır cayır yandığımız bu cehennemin bir çıkış kapısı olmalıydı. Ölüm meleği kalplerimizi avucuna almış, baskısına ne kadar dayanabileceğimizi test ediyordu; acımasızdı. Kaburgalarım sanki bedenimi kaplayan etten duvarlarımın içinde un ufak olmuş, organlarımın arasına karışan kemiklerimin kırıntıları damarlarımı aşındırmaya başlamıştı.

Ben o gece ilk kez, sevdiğim bir insanı kaybetme korkusunu tattım. Korkunun, iç kavlayan acı bir çığlıkla harmanlaşıp zihnimi nasıl kapladığına şahit oldum. Her noktama zehir gibi yayılan o duygunun yakıcı sarmaşıklarını ayak bileklerime bağlayışı, iskeletimin bulunduğu yerde sarsılışı, kulaklarımda çınlayan silah sesinin ardından duyulan barut kokusu...

Kalbim, göğüs kafesimin parmaklıklarını keskin darbelerle aşındırırken sıkıca kapattığım gözlerimi araladım. Nehir'in alnına silahının namlusunu dayayan siyah pelerinli adam, kafasına sıkılmış bir kurşunun etkisiyle dışarı sıçrayan kanıyla birlikte karanlık sokağın zeminine yığılıverdi. Şaşkındım, düşüncelerimi saran korkumun hâkimiyeti altına girmiştim ama yine de hâlâ kendimdeydim.

Yerinde kıpırdamaktan aciz olan arkadaşımı tutup kendime çektim, bedeni tir tir titriyordu. Öyle ki, korkusunun ruhuna taktığı pençe derisini yırtacak sandım. Nitekim ölümle burun burunaydı; karanlığın üzerine düşen kötülük, boşluğun içinde vaveylalar atmaya başlamıştı.

Siyah pelerinliyi alt eden kurşunun sahibini bulabilmek için, gözlerimle karanlık sokağı taradım. Sağ tarafta, bizim yaşlarımızda olduğunu tahmin ettiğim genç bir kız duruyordu; Soğuksu'nun soğuk havasından habersizce giymiş olduğu incecik kot ceketin onu korumadığına ilk bakışta emin olabilmiştim. Uzun siyah saçları, süt gibi beyaz teni vardı. Burnunun ucu üşümesinin de etkisiyle kıpkırmızıydı.

Arkamda duran Mert'in, "İşte benim bebeğim..." diye hayranlık dolu bir sesle mırıldandığını duydum. Aramızdaki sessizlik yükselip dururken, kulağımda hâlâ patlayan silahın yankısı dolaşıyordu.

Yanımıza doğru yürüyen kızın ayak sesleri ortamıza düştü; yüzünde buruk bir gülümsemeyle birlikte önce yerde yatan siyah pelerinli adama bakarak, "Çok konuşuyorsun," dedi, tükürürcesine. Onun da çocuklar gibi cadı olup olmadığını düşünedururken, bedeninde hiçbir doğaüstü güç akışının dolanmadığını hissedebilmiştim. Elindeki silahı pantolonunun beline sabitlerken, bu sefer ilk iş Nehir'e döndü. "İyisin, değil mi?"

Arkadaşımın ağzını açıp iki kelime bile edemeyeceğini biliyordum. Şaşkınlığı âdeta yüzünden okunacak haldeydi. Yine de bir cevap niyetine onu onaylarcasına kafasını salladı.

Havanın serinliği kıyafetlerimi es geçip tenimi büzerken, yan tarafımda duran Ulaş'ın sinirli ve afalladığını belli eden bir ses tonuyla, "Senin burada ne işin var Gece?" diye sorduğunu duydum. Beklenmedik bir şeyle karşı karşıya kalmış gibiydi çocukların üçü de. Adının Gece olduğunu öğrendiğim kıza sanki hayalet görmüş gibi bakıyorlardı.

Az önce yaşadığımız anın kıyısında bir türlü şoktan çıkamamıştım; kafamda beliren soru işaretlerinin ucuna sıkıca tutundum. Son birkaç gün içerisinde ölüm hayatlarımızı teğet geçmişti. Bundan sonra başımıza gelmesi muhtemel olayların tam olarak ne kadar tehlikeli olduklarını tahmin bile edemedim, etmek istemedim.

"Sizi özledim," dedi Gece, gülümseyerek. Kollarını birbirine kavuşturmuştu, havada esen rüzgâr hafif dalgalı siyah saçlarını omuzlarından arkaya savuruyordu. Daha sonra Mert onun yanına gitti, kolunu omzuna doladı; yüzünde şapşal bir sırıtış vardı. "Giriş yapmayı da pek seviyorsun."

SOĞUKSU: Karanlık Şehir & Kralların SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin