7.Bölüm: "Ahaza"

1.4K 128 88
                                    

Merhabalar, merhabalar. Çok konuşmayarak sizi rahat bırakacağım.

Medyaya Devrim beyefendisini anımsatan bir fotoğraf bırakıyorum.

İki farklı bakış açısından yazdığım için sizin için anlaması zor olduğunun farkındayım.  O yüzden bir kez daha hatırlatmak istiyorum. İtalik ile yazılanlar ilahi bakış açısından, diğerleri yani kalın puntolarla yazılanlar ise Hazel'in bakış açısından.

Bölümün sonunda hala okumakta zorlanıp zorlanmadığınızı haberdar ederseniz sevinirim ^-^

7.Bölüm: "Ahaza"

Prenses, Devrim'in soğuktan sıcağa çıkarılmış gibi puslanan gözlerine baktı.

Arkama doğru bir adım attığımda parmaklarım kolyemin ucuna gitti. Zerafetini kaybetmiş bir soylunun duygularını taşımıyordum, sanki kendi ellerimle ayaklarımın altındaki bombayı dürtüyordum.

Prenses, kolyesinin üzerindeki çıkıntıya dokunduğu sıra Venessa, engel olamayacağının farkında ancak bilinçsizce ona doğru koştu.

"Hayır, durun!"

Odanın içinden bir prenses ayrıldı, bir dağın yamacında iki güvercin gökten yere sürüldü.

Kolyeme baskı uygulamamla zaman beni bir halkanın içine aldı, odadakiler, mavi gözlü adamın donukça bakışları, Casper... Hepsi birer yalana dönüştü, görünmez oldular.

Veronika'nın topraklarına ayak bastığım zaman ağzımda acılı bir tatla duraksadım, etrafıma baktım, kuşlar uçmayı bırakmadı oysa ben yaşamayı bırakıyordum.

Güneş gökyüzündeydi, karanlığa saplandığım yalan mıydı?

Yürüdüğüm toprak yabancı bir ülkeninmiş gibi çekinerek ilerledim.

Prenses, annesini andı zihninde. Kaxi denen zehirle intihar eden annesi gerisinde ona yalnızca büyük bir acı bırakmıştı. Şimdi, Prenses'in kendisine kurulan tuzakla kendisi de halkının gözünde bu yolu seçmiş görülüyordu.

Hançerin ucundaki kaxi, az ve bağımlılığı tetikleyemecek kadar olsa da kendini dışa vurmayı seven bir madde olduğu için izlerle ortaya çıkıyordu. Prenses'in düşmanları için bu çok iyi bir fırsattı, ölse de kalsa da bir şekilde onu bağımlılıkla suçlayabileceklerdi.

Şimdi öyle hissediyorum ki, tıpkı en sevdiğim kolyemin yere düşüp her taşının bir yana dağılışını izleyişim ve onu toplamaya dahi yeltenmeyişim gibi hayatımdan vazgeçiyorum. Çünkü bu hayat,  dağın yamacında kurulmuş o tek ev gibi yalnız ve insanı umut ettirmeye sevk eden her şeyden arındırılmıştı.

Ve ben tıpkı o ev gibi yalnızca birkaç şeyle mevsimin bahar olduğunu hissedebiliyordum. Dostlarım ve geriye kalan ailemle.

Kılıç seslerinin tok sesi, Prenses'in gövdesinin önüne bir engel gibi çarptığında Prenses, zihnindeki suyu kuruttu ve sanki boğulmak üzere değilmiş gibi sakin bir ifadeyle önündeki muhafızlara baktı.

Muhafızların başındaki adam, önümde kuşatılan kılıçları görmezden gelerek saygıyla eğildi.
"Halk ve Kral'ımız arasında yapılan Soy anlaşmasına dayanarak sizi tutukluyorum, Prenses."

Prenses kendisini bir çember içine alam bir düzine muhafıza  baktı, kılıçların keskinliğini ilk defa bu kadar net fark ediyordu. Kendisi için kalkan  bu kılıçlar onu korkutmuştu, hançer yarası acısını hatırlatmak ister gibi sızladığında Prenses yutkundu.

Sahibe'nin ÇukurlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin