28.Bölüm: "Çukurların Sahibesi"

132 20 63
                                    

Bölüm için;
Rose, Ashmute
The fold, Wickerbird
Flying, Anathema

Sanırım bu bölüme bir uyarı koymam gerekiyor. ⚠️ Dikkat, bu bölümü yavaşça okumanız rica olunur.

*Akif ismini ilk kez duyuyorsunuz, kim diye düşünüp kendinizi yormayınız :)

*Akif ismini ilk kez duyuyorsunuz, kim diye düşünüp kendinizi yormayınız :)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İyi okumalar ♡

28.Bölüm | Çukurların Sahibesi

Adel, başında beklediği kızın yorgun yüzüne baktı. Ahaza'nın çirkin suyu, derisini incitmiş, yüzündeki canlı rengin ışığını sömürmüştü. Ona kalırsa Ahaza şimdilerde çaldığı o ışıkla parıl parıldı. Ama Elsa, o, tutunduğu dalı bıraktığında bütün ağaçlar göğsüne devrilmiş gibi zar zor nefes alıyor, öyle ki bazen Adel'in kulağını onun dudaklarına yaklaştırması; nefes alıp almadığını kontrol etmesi gerekiyordu.

Adel anlamıyordu, ölmek neydi? Bu kız ölmekten ne umut etmişti?

Her şeyi anlatıp odasından çıktığında, gecikmeli de olsa, onu takip etmeyi akıl edebilmişti. Doğrusunu söylemek gerekirse, o gün Elsa'nın yüzüne iki saniyeden fazla bakan herkes, onun kırılmış gözlerine iki saniyeden bile az bakan herkes; atını sürdüğü yerin Ahaza, orada onu bekleyen şeyin ise ölüm olduğunu bilirdi.

Çünkü Elsa'nın ağırlaşan tabutu, o gün ilk kez gözlerinin içinde, ilk kez haddinden ağırdı.

Kızın mırıltılarını dinleyen Adel, gözlerini aralamasını ve kendisine bakmasını bekledi. Kederden bir yüzdü sanki Elsa, Adel ona baktığında kalbinin ağrıdığını hissediyordu. Ona söylemeye fırsatı olmasa da babasının suçuyla onu asla karıştırmıyordu. Elbette şimdilik herkeslerden gizli tutsa da bir gün o adamı cezalandıracak ama Elsa'yı bu işe karıştırmayacaktı. Yeterince canı yanmış olan bu kızın, hiç gülmediği o kadar rahat anlaşılıyordu ki, Adel onu gülerken görmenin nasıl bir şey olduğunu hayal ederken buluyordu kendisini.

"Ah..." Elsa, boğazındaki tahrişi, kuru kuruya yutkunmaya çalışarak yumuşatmaya çalıştığında gözlerini aralıyordu. Işık gözlerini alırken titreyen kirpiklerinin arasından önündeki yüzü seçmeye çalışıyordu. Birden duraksadı, kuru boğazındaki ağrı, başka bir şeyin ağrısıyla bastırıldı. Elsa'nın kalp ağrısı, üzerine almak için yanında taşıdığı bir ceket gibi hep göğüs kafesinin üzerinde asılıydı.

Gözleri tamamen aralandığında ve hayatta olmanın getirdiği canlılık, önüne Prens Adel'in yüzünü düşürdüğünde haksızlığa uğramış gibi hissetti. "Nasıl..." diye mırıldanırken avuçlarını sertçe yatağa bastırmış etrafına bakıyordu. "Nasıl...olamaz, olamaz..."

"Ölmek," dedi Prens Adel, Elsa'nın ağlamaklı yüzüne doğru. "Bu kadar mı mühim? Gözlerini tekrar açtığında tekrar ölmeyi dileyecek kadar mı mühim?"

Sahibe'nin ÇukurlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin