26.Bölüm: "Kediler ve Zaaflar"

145 24 62
                                    

Başlığa gülmek, başlıkla dalga geçmek serbesttir. Bölümü ele geçiren Hazel ve Devrim ikilisine de teessüflerimi sunup iyi okumalar dilerim ♡

Bölüm şarkılarımız;
Dışarıda Kış, Can Güngör
Benimle Yan, Güntaç Özdemir
Anlat Ona, Yedinci Ev

Bölüm şarkılarımız; Dışarıda Kış, Can GüngörBenimle Yan, Güntaç ÖzdemirAnlat Ona, Yedinci Ev

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

26.Bölüm | Kediler ve Zaaflar

Prenses bu geri dönüşe gülmek istese de ciddi görünmek isteyerek bundan vazgeçti. "Nasıl," diye sordu, ilgilenmiyormuş gibi bir tavırla. "İkna oldun?"

Sırtını duvara yaslayan Devrim, çıldırdığını sandığı o anları tekrar anımsarken yüzünü buruşturdu. Elini hafifçe dizine vururken, "Olduk işte bir şekil." diye mırıldandı. "Acaba," Mavi gözlerindeki açıklık ve koyuluklar birbirine sokuldu. "Son içtiğimiz kahvede mi bir şey vardı?"

Göz devirerek önüme döndüğümde, "Enerjimi sana harcayamam." diye burun kıvırdım. "Benimle uğraşma."

"Ama..." Sesindeki ona ait olmayan tını, yaşadıklarımızdaki anlam eksikliğindendi. "İçimdeki her şeyi hissedebilmesi..." Başını eğdiğinde dudaklarında neredeyse olmayan bir gülümseme belirdi. "Bazen ben bile bilmiyorum ki ne hissettiğimi." Başını kaldırıp yüzüme baktığında mavi gözlerindeki kuyuya attığı birkaç kürek toprağın farkındaydım. "Kalbi bile yokmuş." dedi, çıldıracağım der gibi.

İtiraz ederek kaşlarımı çattım. "Gayette var." Göz ucuyla kalbini işaret ettim. "Yalnız senin değil o, cimri herif."

İhmal ettiği kirli sakallarını hafif hafif kaşırken, "Neden?" diye sordu. Sağ dizini kendisine çekip başını üstüne koyarken gözleri gözlerimin içindeydi. Henüz iyileşmemiş yaralarımı seyrederken ben de onun şakağındaki sararmış, tenine gömülmek üzere olan morluğa bakıyordum. "Neden senin yaralarını yalnızca ben görüyorum?" Masalların içinden iyiyi ve kötüyü çıkarıp o boşluğa beni oturttu, karşısına alıp dedi ki, "Neden kalbimi yalnızca sen görüyorsun?"

Prenses'in alacalı gözlerindeki renkler Devrim'in kuyusuna akıp mavi suyu, renklerden bir havuza dönüştürürken ikisi de cevabını bilmedikleri bu soru karşısında diğerinin gözlerinde bir işaret arıyordu. Neden aynı yolda yürüyorken birbirine uyan yalnızca adımları değil de kalp atışlarıydı?

Beni oturttuğu o yerde şaşkınca etrafıma bakıyordum. İyinin ve kötünün olmadığı bu yerde bir tek o vardı, bir tek o vardı ve bir tek bana bakıyordu. Karşımda dururken, dünya yıkılsa dahi gözlerini benden çekmeyecekmiş gibi bakarken kendim gibi hissetmiyordum. Kafamın içindeki zemini küçücük bir hareketle ayaklarımın altından alıp başımızın üstüne bir çatı gibi yerleştirirken ne onu bildiğim Devrim gibi ne de kendimi adını bildiğim Hazel gibi hissediyordum. Mavi gözleri başından beri sihirliydi ama ben ilk kez, o sihrin yalnızca benim olmasını istiyordum.

Hafifçe yanıma yaklaşıp başını omzuna doğru eğdiğinde geri çekilmemek için yatağımın örtüsünü sıkıyordum. Gözlerimin içine bakarak yavaşça elinin tersini yanağıma yerleştirdiğinde soğuk teninin deli gibi ısınmış yanaklarımda bıraktığı ürpertiyi gizleyemedim. Parmaklarının sırtı küçük küçük tenimi okşarken kalbimin ona doğru attığını hissediyordum.

Sahibe'nin ÇukurlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin