11.Bölüm: "Zafer"

762 80 90
                                    

Selamlar! Güzel arkadaşlarımın isteği üzerine bu yeni bölümü yazdım, umarım beğenirsiniz.

Bir miktar uykusuz kaldığımı belirterek yüreklerinize de oynadığıma göre artık umarım yorumlar patlar diyor ve iyi okumalar diliyorum♡

Şarkı ekleyeyim dedim ama beceremedim. Üşenmeyecek arkadaşları (😀)  Jennie - Solo'yu indirebilir, nerede açılacağını belirttim.

11.Bölüm: "Zafer"

Zihnimde aynı senaryo dönüp dururken başımı koyduğum yerin bir iğne gibi alnımı deldiğini hissediyordum. Olanlar, mekan gibi hep aynıydı, başımı kaldırdığımda Devrim yok oluyordu, sarıldığım bir bedenden ziyade bacaklarımdı.
Bunu görmek, ya da hissetmek kalbimde bir ızdırap yaratıp köklerini boynuma sardırıyordu. İçimdeki ıssızlığın artık bir ucu yoktu, sanki tüm sevdiklerimi aynı gün kaybetmiştim ve geride kalan adama, beni azarlayan, mümkün mertebe hor gören bu adama sığınabilmiştim.

Prenses, gözlerini açtı, ensesi ve alnı ter içindeydi, hâlâ Devrim'in bedenine sarılı olduğunu gördüğünde nefes aldı, titremesine engel olamadığı bir nefesti.

İçerideki loş ışığın hemen önümüzde duran mumdan yayıldığını fark ettiğimde, Devrim'in beni kıpırdatmadan onu nasıl yakabildiğini düşündüm.

Sanırım her şeyi yere fırlatmam bir işe yaramış ve Devrim bu sayede ayağa kalkmak zorunda kalmamıştı.

Başımı kaldırdığımda ilk önce boynundaki adem elmasıyla göz göze geldim, ardından başımı biraz daha geriye atıp kapalı gözlerine baktım. Yüzündeki dümdüz, sert ifade hâlâ aynıydı, uyurken daha sevimli görünmesi gerekmez miydi?

Hiç kıpırdamadan, başı düşmeden duruyor oluşunu hayran bakışlarla izlerken onun yerinde olsam çoktan yere yapışmış olacağımı düşündüm. Sırtını sardığım parmaklarımı birbirine değdirmeye çalıştım ama kolum o kadar uzun değildi anlaşılan.

Başım hâlâ geride ona bakıyorken, "Bir daha ağlamamalıyım." diye fısıldadım. "Bir daha beni ağlarken görme, lütfen."

Prenses, bir daha kimseye sarılamayacağını hissettiğinde başını Devrim'in göğsüne bastırdı. İçinden saymaya başladı, ona yetecek kadar sevgiyi, sıcaklığı almıştı, bu yüzden geri çekilmeliydi.

"Bir." Anneme sarılıyormuşum gibi sarıldım, içimdeki şefkat eksikliğini Devrim'in göğsünde aradım, sonra o eksikliği diğerleri gibi yok saydım, böylece bir daha çaresiz hissedemezdim.

"İki."

Prenses fısıltılı çıkan sesine gülümsedi. Venessa ve Bren'in içindeki yerini hazırladı, üzerlerini sıkıca örttü ve orada sonsuza dek mutlu olmalarını diledi.

"Üç." Gözlerimi kapatıp her şeyi unutmaktan başka bir yol olmadığını söyledim kendime. Bren ve Venessa'yı rahat bırakmalıydım, böylece düşmanlarım beni yalnızlaştırmış, tek bırakmış olacaklardı. Ne kadar mantıklı hareket ediyorlardı. Çoğu zaman onların beni tutan elleri olmadan yürüyemiyordum.

Prenses, Devrim'i sarsmadan yavaşca ondan ayrıldı. "Daha ne kadar teşekkür edeceğim bilmiyorum ama teşekkür ederim." diye fısıldadı.

Dizleri üzerinde, iki yanında sıkıca yere basan elleri ile duran Devrim'i bir heykele benzetemeden edemedi. Aceleyle yatağının üzerinden yastığını alıp Devrim'e dönmüştü ki Devrim'in aralanan gözlerini fark etti.

"Uyandın mı?" dedim, elimdeki yastıkla öylece kalakalırken.

Başını yavaşça sallarken ayağa kalktı, yüzünü buruşturduğunda dizlerinin uyuştuğunu anlamıştım.

Sahibe'nin ÇukurlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin