13.Bölüm: "Geçmiş"

843 72 49
                                    

Merhabalar! Tam şu an da, kısa da olsa, yazıp bitirmiş olduğum bölümü sevgili zehrabet56 nın doğum gününü kendimce kutlamak amacıyla yayınlamak istedim.  Panomdaki mesajı görür görmez yazmaya başladım ve bu kısa bölüm ortaya çıktı, umarım beğenirsin doğum günü kızı  :)  Musmutlu, güzel bir ömrün olmasını diliyorum ♡♡

13.Bölüm (1.Kısım): “Geçmiş”

“Böyle olmak zorunda değildi.” Venessa, öfkenin sınırına değip durdu. “Onu yalnız bıraktık, hem de her şey bir dağ gibi önüne yıkılırken.”

“Venessa, işim var.” Bren, sıkıntıyla nefesini dışarı verdi. “Yapmam gereken tonlarca şey var.”

“Beni sen zorladın!” Venessa, pişmanlığın bir ilmek gibi boğazına geçirdiği ipi gevşetememenin kaygısıyla konuştu. “Beni mecbur bıraktın, bu hissi kaldıramıyorum, anlıyor musun?”

Bren, boş gözlerle Venessa'ya baktı. “Çekil, kalbini kıracağım.”

Venessa, Bren'in suratındaki yabancı ve nabzını yavaşlatan ifadeye şaşkınca baktı. Bren, yanından geçmeye kalkıştığı an onu kolundan tuttu. Yalnız hissetmenin verdiği o içli duygu sesini tanınmaz hale getirdi. “Bren, bir kaosun ortasındaymışım gibi hissettiriyorsun.”

Bren, omzunun üstünden Venessa'nın mavi gözlerine baktı, sanki  buğulu bir camın altından gökyüzüne bakıyordu.  “Çünkü öyle.” dedi Bren, kısık bir sesle, tane tane. “Kaosun ortası bu, neresinden tutarsam tutayım elimde kalıyor.” Bren'in sesi git gide yükseliyordu. “Hazel'i öylece bıraktım mı sanıyorsun? Ben parçalarımla bir tam edemiyorum, neden?”  Bren, Venessa'nın  kolunda asılı duran elini itti. “Çünkü biri Hazel'i kollamak için var, diğeri seni ayakta tutmak için, diğeri Devrim'le Doğu'nun hiç kimse olduğuna kendimi inandırmak için, diğeri sarayın kılıcı boğazımdayken ilerlemeye devam etmek için, diğeri, diğeri, diğeri!”

Venessa, bir adım geriledi. Bren, Venessa' ya doğru bir adım attı. “Ben hep bir savaşın içindeyim ya Venessa, bir son dileyemez miyim?”

Venessa, Bren'in yüzündeki siyah gölgeyi gördüğü vakit ışık aramak için kuvvetli bir istek duydu. “Bren...” Venessa'nın konuşmasına izin vermedi. “Sonra Venessa, sonra konuşalım, konuşmak daha marifetsiz geldiğinde.”

Venessa, zamanın bir çile gibi çekilmesi gerektiğini hissetti.

Devrim'in adımları hızlıydı, benimkilerse ölesiye yavaş. O bir şeyleri izlemekten uzak ben ise  her şeye hayran olmaya yatkındım.

İkisi arasındaki mesafe açıldı, hatta  aralarına birkaç insan bile sığabildi. Devrim, geriye dönüp Prenses'e göz ucuyla baktı. Küçük bir çocuk yasak elmayı dudaklarına götürüyordu sanki.

"Bu şehirde kaybolmak istemezsin." Devrim'in önümdeki insanların bedenlerine çarparak güçsüzleşen sesine doğru ilerleyip soluğu  yanında aldım.

Kendinde kaybolanlara böyle şeyler söylenmezdi, üstelemedim.

"Neden her şey ışıklar içinde?"

Prenses, Dünya'nın ışıktan bir toprağa ekildiğini hayal etti.

"Çünkü karanlık tahmin edemeyeceğin kadar büyük burada."

Sahibe'nin ÇukurlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin