Eveet, bu hafta dedim ve nihayet hafta sonlanmadan bölümü atıyorum. Ayrıca geçen bölümde izlerin şekli hakkında bir yanlışlık yapmışım, eğer kafanız karıştıysa son kısma bir bakabilirsiniz, o kısmı düzelttim.
Bu bölüme gelirsek diğer bölümlere kıyasla biraz daha uzun oldu. Umarım beğenirsiniz, iyi okumalar!
8.Bölüm: "Duvar"
Şanslı hissettim. Bedenimde izler, göğsümde kendini hatırlatmaktan çekinmeyen bir hançer yarası ve kalbimde onarılması asırlar alacak bir hasarla şanslı hissettim kendimi.
Prenses elini kalbinin üzerine götürdü. Halk sessizce Ahaza'yı terk etmeye başladı, Prenses'in aklanmasına neredeyse üzülmüşlerdi. İnanmak istediklerinin yenilgisine uğramak onları cahil bir öfkeye itmişti. Çünkü onlar süregelenin asla aslını yitirmeyeceğine inanıyorlardı.
Sanki yuvarlanarak düştüğüm dağ aniden bir pamuk yumağına, kaburgalarımdaki kırıklarsa sihirli bir değneğe dönüşmüştü.
Hayat ağacıma vurulan baltanın ucu aniden körelmiş, ağacım devrilmeye yakın köklerine tutunuvermişti.
Kurtulmuştum. Ölümü basit bir sızı sanan ben, onun zalim gözlerinde ürkek gözbebeklerimi görmüştüm. Ancak o an yıllarca içimde büyüttüğüm intiharın, ölüm tarafından içime sokulan güzel kokulu ancak zehirli bir çiçek olduğunu fark edebilmiştim.
****
Venessa, yorgun Prenses'e yatağına uzanması için yardım ederken, Majesteleri'nin odasında sessizlik bir tüy gibi usulca yere süzülüyordu.
Aleron, yanında gergince duran Devrim'in hoş olmayan elektriği nedeniyle konuşmak zorunda hissetti kendini.
"Zor bir gün oldu, Majesteleri. İsterseniz siz dinlenin, daha sonra da konuşabiliriz."
Majesteleri alnını sıvazlamaya bir son vererek, "Bugün benim için çok büyük bir şey yaptın, sadık dostum. Böyle kısa bir sürede bu kadar etkili bir plan yapmak zor işti."
Aleron, saygıyla eğildikten sonra, "Bu benim için şereftir ancak bunun yeğenimin planı olduğunu söylemeliyim, ben yalnızca katkıda bulundum."
Majesteleri, Aleron'un daha önce de bahsettiği yeğenine, Devrim'e dikkatle baktı. "Yardımların için minnettarım delikanlı." Devrim, saygıyla eğilmek dışında bir cevap vermedi. "Senden bir ricada bulunabilir miyim?"
Aleron, hızlıca, "Ricanız emirdir, Majesteleri." diye araya girdi.
Majesteleri, ellerini koltuğunun iki yanına yerleştirirken, "Hayır, Aleron." diye reddetti onu. "Bu yalnızca bir ricadır, çünkü hükümdarlığımın dışında bir durum." Güçlü endamıyla bir düzine adamı yere serecek olan Majesteleri ricada bulunuyordu. "Bir baba olarak senin kısa bir süre kızımı korumanı istiyorum. Amcandan dövüş yeteneklerini duymuştum, üstüne zekisin de."
Aleron tekrar araya girdi. " Majesteleri haddim değil ancak, yeğenimin herhangi bir tecrübesi yok. Bren'in bu görev için daha uygun olduğu görüşündeyim."
Majesteleri' nin, "Bren'in ordunun başında olmaması büyük bir eksiklik olur." cümlesi ile söz sırası Devrim'e geçmişti.
Aleron göz ucuyla Devrim'e baktı. Onu ikna edip buraya getirmesi bile oldukça zor olmuşken bu fikri kabul ettirmesi mümkün değildi.
"Majesteleri Serv Krallığı'ndan Prenses Cara sizi görmek istiyor." Majesteleri, bir an şaşırmış gibi olsa da ardından bu hengamenin arasında onu unutmasının gayet normal olduğunu düşündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahibe'nin Çukurları
Fantasy(Eski adıyla, Prenses) "Şeytanca baktığını iddia ettiğiniz gözlerim hiç masum görünmedi mi?" Henüz zamanı gelmeden üzerime attıkları toprağın kiri her yanımdaydı. Uzun parmaklarını kaldırıp saçlarıma dokundurdum. "Küçük bir kızın saçları kadar yum...