23.Bölüm: "Yarı yollar ve insanlar"

335 44 45
                                    


Merhabalar, merhabalar. Uzun zaman oldu, çok üzgünüm bu durumdan ötürü. Elimden geleni yapıyordum ancak günümün yarısından fazlası okulda geçince buraya bir türlü zaman ayıramaz oldum, umarım beni anlarsınız :) Bölüm kısa oldu ama daha fazla bekletmek istemedim. Bunu 1.kısım olarak düşünebiliriz.

İyi okumalar ♡

23.Bölüm, 1.Kısım| Yarı yollar ve insanlar

"Kapı çalıyor."

Başını geriye doğru yatırıp kirpiklerinin altından yüzüme baktığında parmaklarını itmeye çalışan elimi yakalamıştı. "İlgimi çekmiyor." dedi, yavaşça. "Açmayacağım."

Prenses, siyah saçlarını kulaklarının arkasına sıkıştırırken Devrim'in dikkatli bakışlarına kaşlarını çatarak baktı. "Ya Ece ise?"

"O değil." Kapı hâlâ çalmaya devam ederken Devrim'in sakin çehresinde hiçbir telaş izine rastlayamadı.

"Nereden biliyorsun belki..."

Devrim onun sözünü kestiğinde mavi kuyudaki su bulanıklaştı, kuyunun duvarlarında çirkin bir el yazısı belirdi. "Nasıl?" dedi, anlamakta zorlanıyormuş gibi. "Hâlâ nasıl yanımda duruyorsun?"

Prenses, beklemediği bu soru karşısında önce yutkundu, alacalı gözlerindeki renkler bir araya toplandı, ardından üzerinde durmak istemeyerek, "Kapı çalıyor." diye tekrarladı. Bir şeyleri açıklaması için hatırlamak dedikleri şeyin kızgın ateşinden atlamalıydı. Ya ıskalar ve ateşin tam ortasına düşerse?

Sağ dizini hafifçe salladığında onun bacağıyla birlikte benimki de sallanıyordu. "Hadi," dedi, onunla oynuyormuşum ve bu onu rahatsız ediyormuş gibi. "Bana mantıklı bir şeyler söyle."

"Mantıklı?" Dudaklarımı birbirine bastırıp avucuna sıkıştırdığı elimi çektim. "Bazı şeylerin mantıksız kalmasına izin vermelisin."

Mavi gözleri kirpiklerinin gölgesinde kısılırken, "Neden?" diye sordu. Kapının arkasındaki kapıyı, aklımın içindeki ise sessizliği çalmaya devam etti.

Prenses omuzlarını dikleştirip sırtını masaya dayarken, "Mantıklı olduğunu iddia edersem," diye mırıldandı. Gözlerini onun gözlerine dikti. "Beni yarı yolda bırakacaksın." Devrim'in kırışan alnına karşılık gülümsedi. "Öyle yapacaksın, değil mi? Çünkü yarı yollar inanmış insanlarla dolu.  " Dudaklarındaki gülümseme silindiğinde işaret parmağını onun göğsüne bastırdı. "Çünkü hep öyle olur."

Çenesini dikleştirip meydan okuyan bir sesle, "Ya öyle olmazsa?" diye sordu. "O zaman yanımda durman için bir sebebin olacak mı?"

Artık kapının sesini duymuyordum, birileri açılmayan kapıdan umudunu kesip gitmişti. Boynumu hafifçe geriye yatırıp başımla kapıyı işaret ettim. "Eğer öyle olmazsa ne olur bilmiyorum ama eğer öyle olursa," dedim, onun gözleri üzerimdeyken. "Ben kapının arkasındaki o kişi olacağım."

Hafifçe başını salladığında kahverengi saçları alnındaki çizgileri süpürdü. "Bana hiçbir zaman tam olarak güvenemeyeceksin." dedi, garip bir keyifle. "Bu içimi rahatlatıyor."

Yüzümü ekşiterek ciddi ifadesini seyrettim. "Normal insanlar," dedim, kaşlarımı kaldırarak. "Bunun iç acıtıcı olduğunu söylerler."

"Normal insanlar," dedi, başını hafifçe yana eğip. "İç acıtıcı olan şeyin daha rahat yalan söyleyememek olduğunu itiraf etmezler."

Prenses'in gözlerindeki renkler kıyıya çekilirken karşısındaki adamın mavileri o boşluğa yerleşti. Sanırsa bir yüzde bin cümlelik bir çukur buldu ve okuyamadığı bu garip alfabenin izini sürdü. "Kendi sözlerinle," dedi Prenses, durgun bir sesle. "Kendini mi vuruyorsun yoksa bağışlanmayı mı diliyorsun, anlayamıyorum." 

Sahibe'nin ÇukurlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin