67. Bölüm

1.2K 87 11
                                    


Bana bölüm gelmiyor, unuttuk demekte haklısınız. Bu bölüm kısa demekte de haklısınız. Ben şunu fark ettim. Evet çok yoğunum, mental olarak kendimi hiç iyi hissetmiyorum ama bunlar olurken illaha ki yazmak için bir vakit bulabilirdim. Yazıyordum da zaten ama başka şeyler. Mesela "Dijital Günlüğümü" (bu bana dair yazılardır bu arada)  ya da "Soyut:Kaybolmuş Ruh"u yazıyordum. Ya da kendi telefonumda notlar kısmında olan bölüme içimden geçenleri kelimelere döküyordum. Evet bunları yazarken zaman bulmak benim için zordu ama en çok Afitap'ı yazarken zaman bulmak zordu benim için. Çünkü fark ettim kİ Afitap okunduğu kadar değer görmüyor. Bu tabiki tüm okuyanlar için geçerli değil. Hâl böyle olunca da benim yazasım gelmiyor. Evet ben bir yola girdim ve sorumluluğumu yerine getirmem gerekiyor. Sizde bana haklı olarak o zaman yazmasaydın diyebilirsiniz ama okuyup da boş geçilince abi ben zaten hep yazıyorum böyle olacaksa sadece kendime yazayım, kendim okuyayım kafasına giriyorum. Kimse okumak zorunda değil kitabı ve cidden kitapta çok eksik var farkındayım. 16-17 yaşımda yazmaya başladım ve şuan 20 yaşındayım. Tabiki geriye dönüp baktığımda ne çok saçmalamışım ne çok abartmışım dediğim kısımlar oluyor. Ama düzeltmekte istemiyorum açıkçası. O kelimeler bana o yaşlarımı hatırlatıyor ve gülüyorum. Mesela Afitap bir kaç ayda İnstagramda milyonlarca takipçiye nasıl ulaştı bir şarkıyla? Yani bunun gibi bir çok abartma var ama olsun diyorum senaryo tarzı yazmaya başladım zaten diyorum. Konudan konuya atladım sanırım ama Afitap'ın okunmasıyla gördüğü değer çelişince içimde onları yazma isteği sönüyor. Genelde bu tarz bölümden önce yazarın yazdığı paragraf okunmadan geçer ama eğer bunu okuduysan teşekkür ederim.

Kısa da olsa keyifli okumalar dilerim.

🎤

Hayatımın son zamanlardaki değişimine bakınca şaşırmamak elde değil. Ne ara ünlü oldum ne ara aşık oldum ve ne ara evlenmeye karar verdim... O kadar hızlı gerçekleşmiş gibi hissediyordum ki tarifi imkansızdı.

Ama neyseki hayatta mutluluğu sorgulamamak gerektiğini onun tadını çıkarmak gerektiğini öğreneli çok olmuştu. Çünkü mutluluk baki değildir ve sen mutluluk seninleyken onu doyasıya yaşamalıydın. Bende öyle yapmıştım. Aktan'ı doyasıya yaşamıştım. Yaşıyordum. Benim gülümsemelerim onaydı.

Üzerimdeki dinginlik beni rahatsız etmek yerine memnun ediyordu. Sevmiştim böyle gürültüsüz, huzurlu vakit geçirmeyi. Hayat devam ediyordu ama kenara çekilip soluklanmak herkesin hakkıydı. Bu yüzden bir süredir sadece sevdiklerime kendimi adamıştım. Yaklaşık beş aydır şarkı çıkarmıyordum.

Çalan zi sesiyle yaklaşık yarım saattir oturduğum koltuktan kalktım. Kapıya vakit kaybetmeden yöneldikten sonra bir yandan da saçlarımdaki bozulan topuzu düzeltmekle uğraşıyordum.

Kapıyı açtığımda gördüğüm yüzle dudaklarımın gerilmesine engel olamadım. O da bana güzel gülümsemesini sunduktan sonra içeriye adım atarak belimden beni tutup kendine çekti ve dudaklarıma sert ve tutkulu bir öpücük bıraktı. "Hoş geldin."

"Hoş buldum bebeğim benim." Burnunu saçlarımın başladığı yere bastırıp derin derin nefesler alırken bende arkasında kalan kapıyı kapattım. Ve boşta kalan elimi sevdiğim adamın beline doğru sardım. "Anahtar sende vardı neden zile bastın?"

"Kapıyı açar açmaz yüzünü görmek hoşuma gidiyor." Dudaklarımdan kaçan kıkırtıya engel olamazken belindeki kollarımı sıkılaştırdım.

"Hatta evlendikten sonra sık sık anahtarımı unutmuş numarası yapacağım sende çaktırma." Devam ettiği cümlesinin sonunda gözünü kırpmasıyla içim gitti. Çok güzel bir adamdı ve ben bu adamın her hareketine ayrı bitiyordum. "Seni seviyorum."

İçimden dolup taşan hisleri kelimelere vurmamla gözlerindeki ifadenin an be an değiştiğine şahit oldum. İçi gider gibi bakıyordu. Dokunmaya bile kıyamazmış gibi. Ne çok değerli hissettiriyordu bana.

"Bende." Dedi sessizce sonra yeterli gelmeyeceğini düşünmüş olmalı ki yüzümü avuçlarının arasına alarak gözlerini gözlerime sabitledi. " Bende seni çok seviyorum göz bebeğim." Burnumun ucuna bir öpücük bıraktı ve tekrar dudaklarını bir fısıltıyla açtı. "Her şeyim, en değerlim."

Bir süre öyle dursakta karnımın gurultusu sessizliği bozdu. Ben utanıp kafamı Aktan'nın göğsüne bastırırken o kafasını geriye atarak güzel kahkahasının sesini etrafa yaydı.

Beni iyice göğsüne bastırırken güldüğünden titreşen göğsü utanmamı ikiye katlıyordu.

"Bebeğimin karnını doyurmam gereken kısımdayız sanırım karnı sinyal veriyor." Gülerek söyledikleriyle elimi göğsüne vurup ondan uzaklaştım. "Çok kötüsün."

"Ve sen bu adama aşıksın." Topuz yapamadığım saçlarımı savurarak ona sırtımı döndüm ve bizim için hazırladığım masaya yürüdüm. Çok açtım ve masa çok güzel görünüyordu.

Aktan da masayı gördükten sonra içinde fazlasıyla alan barındıran sorusunu yöneltti. "Hangi restorandan sipariş ettin bakalım." Onun bu ukala tavrına gözlerimi devirmekle yetindim. "Her şey sipariş vermekle bitmiyor nasıl özenerek hazırlamışım görmüyor musun?" Aktan dudaklarını birbirine bastırarak gülüşünü saklamaya çalışsada bu daha sinir bozucu oluyordu. "Neye gülüyorsun sen?"

"Özenerekten kastın masanın ortasına koyduğun mum mu?" Sonunda kahkahasını serbest bırakırken ters ters ona bakarak çektiğim sandalyeye oturdum. "Çok konuşma da otur yemeğini ye."

Kendi çektiği sandalyeye oturmadan önce saçlarımın tepesine bir öpücük bıraktı. "Kadınım ne derse o." Dalga geçer gibi konuşsa da hitabı hoşuma gitmişti.

Masaya göz gezdirdiğimde masada özene dair gerçekten de pek bir şeye rastlamak mümkün değildi. Sipariş verdiğim yemekler restorandan gelen kaplarla masanın ortasındaydı. Ben sadece bize servis açıp mum koymakla yetinmiştim.

"Ayrıca önemli olan güzel hazırlanmış bir masada yemek yemek değildir Aktan Bey." Ona doğru olan konuşmamla tabağıma doldurduğu pilavı kenara bırakarak benimle göz teması kurdu. "Neymiş peki Afitap Hanım?"

"Sevdiğin insanla yemek yemektir Aktan Bey." Masanın üzerinden uzanarak yanağımı sıktı. Bu tavrına hemen yanağımı sıkan eline vurarak karşılık verdim. "Sevdiğin insan yemekten sonra tatlı niyetine seni afiyetle yiyecek haberin yok."

Son sözüne alttan alttan gülmekle yetindim. Bu sırada Aktan kendi tabağından önce benim tabağımı doldurduğu için o kendine yemek alırken ben çoktan tabağıma koyduklarını yemeye başlamıştım.

Yemek yerken düğünümüze dair aklımızda olanları konuşmaya başladık. Aktanla beraber ortak kararımız açık havada yapılacak sevdiklerimizle olan bir kutlamaydı. Elbetteki gelinlik ve damatlık giyecektik. Nikahımız bu kutlamada kıyılacaktı ama bunların hepsi sadece ve gösterişten uzak olacaktı. Tıpkı bizim istediğimiz gibi.

🎤

Yazım hataları olduysa affınıza sığınıyorum.

Esss

AFİTAPWhere stories live. Discover now