Gösteri Zamanı -Ekin-

3K 346 459
                                    

Kamp ateşini her zaman sevmişti Ekin. Ondaki sıcak renkler, gökyüzüne salınan turuncu kıvılcımlar ve ahenkle çıtırdayan sesler, aklına hep babasını getirirdi. Yarımadayla çevrili şehirlerinin gürültüsünden bir kaçış yoluydu bu kamplar. Annesi genelde huysuzlansa da o çadırda hep üç kişi olurlardı.

Yine bir ateşin başındaydı ve artık yalnızdı. Ne annesi vardı ne babası ve Ekin bunun nedenini sorgulamaktan artık çok yorulmuştu. Ateşin ısısı gözünü yaşarttığında hemen ilerde bir karaltının hareket ettiğini fark etti. Karanlık şekil babası Haluk'tu ve Ekin'in kalbi kısa bir an tekledi. Geri döndü, diye düşündü, sevinmesi gerekirdi belki ama içi tamamen boştu. Haluk tok adımlarla ilerliyordu. Kırmızı gözleri cehennem girdabı gibi Ekin'i adeta yutuyordu, lens takarak bana oyun mu oynuyor, diye düşündü sakince. Derken kalın ve nasırdan yoksun el bileğini kavradı. Ekin acıyla yüzünü buruşturdu, sanki babası kalan son gücünü bu bilek üstünde kullanıyordu.

"Baba canımı yakıyorsun." derken buldu kendini, çekiştirdiği bileği santim kıpırdamıyordu.

Haluk'un morarmaya başlayan dudakları uğursuz bir gülümsemeye kapı açmak için aralandı. "Nasıl da kandırılıyorsun." Kafasını iki yana salladı; küstah tavrının gerisinde karşısındaki zavallı varlığa duyduğu acıma hissi gizliydi. Tüm ışıklar sönerken babasının eli bir balık gibi kayarak yok oldu.

Ekin'in göğsü hızla inip kalkıyordu, çevreyi tarayarak küçük de olsa bir ışık aradı, yoktu. Kendini bir kara delik tarafından yutulmuş gibi hissediyordu. Çekinerek bir adım öne ilerledi ve biri ışıkları yakmış gibi zifirilik kısmen yok oldu; yıldız bahçesi kurşuni bir renk almıştı. Artık yaz ormanında değildi, çiseleyen kar, kahverengi saçını beyaz süsler gibi doldurmuştu. Renkli şeritlerle süslü çıplak ağaçların dalları müziğe eşlik ederek kavalyesi rüzgârla birlikte iki yana salınıyordu. Üzerindeki büzgülü siyah elbiseyi yoklayan Ekin vücudunu hareket ettiren kolları fark etti; Çetin ile dans ediyordu. Gözleri şaşkınlıkla kırpıştı; partideydi işte, neden bu kötü hissi duyumsuyordu ki. Ritme kendini bırakarak Çetin dışındaki her şeyi boş verdi.

Saç diplerini gıdıklayan sıcak nefes içini de ısıtırken Çetin "Seni seviyorum." dedi boğuk bir sesle. Saçından başlayan öpücük turu boynuna doğru kaymıştı; titreyen dudaklar düzensiz baskı yaparken Ekin kendini geri çekti. Boynuna sarılan kollardan kurtulduğunda Çetin'in elindeki paslı anahtarı fark etti; soluk metal rengindeydi. Dikkatli baktığında anahtarın ucundakinin pas değil de koyu renk, kurumuş kan lekesi olduğunu anladı.

"Bu da ne?" Ekin'in sesi korkudan kısılmıştı.

"Seni memnun edecek bir hediye. Tutku'nun uçup gidişinin anahtarı ve bu da..." Çetin hülyalı bir tavırla kan lekesine dokundu. "Ondan kalan küçük bir anı diyelim." Ekin'e fazlaca yaklaşmıştı.

Ekin gerilerken gözlerini anahtardan alamıyordu. "Ne demek istiyorsun?"

Soruyu duymazdan gelen Çetin, sağ eliyle kızı tekrar boynundan yakaladı ve kendisine doğru çekti. Ekin'in gözleri korku içinde yuvalarından taşacak şekilde açılmıştı, alnındaki damar bir nabız gibi atıyordu. Kendini koruyacak zaman bulamadan anahtarın kan boyalı ucunun boynuna saplandığını hissetti. Yutkunmaya çalışırken metal uç boğazının içinde hafifçe oynadı. Ağız içi kan dolmuştu ve bu yoğun kırmızı sıvı yüzünden boğuluyordu. Sonunda serbest kaldığında ayaklarını kontrol edemeyerek yere yığıldı. Vücudu seğiriyordu ve mekân tüm cisimleriyle birlikte bulanıklaştı. Bir nefes daha verdikten sonra her taraf, ebedi karanlığa gömüldü.

**

Gözünü açtığında pütürlü, beton bir zeminde yüzükoyun yattığını gördü Ekin; bir kan gölünün üstündeydi. Çığlık atarak yan döndü ve popo üstü zeminde sürünerek geriye kaçtı. Boynunu telaşla yokladı, hiçbir ıslaklık veya delik izi yoktu; sapasağlamdı. O zaman bu kırmızı gölet de neyin nesiydi böyle? Buraya nasıl geldiğini düşünürken etrafın netleşmesiyle nerede olduğunu anladı; Gorgi'yi bulduğu zindandaydı. O zaman gördüğü kan da Gorgi'ye aitti, bu farkındalık ile parçalar yavaşça yerine oturmaya başladı. Az önce gördüğü her şey korkunç bir kâbustan ibaretti, uyanmıştı ve hiçbiri gerçek değildi.

İÇİMDEKİ SİHİR (Sivri Kulak Günceleri-1) #wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin