Ok dürtüsü -Ekin-

1.1K 153 157
                                    




Ağaçlar sıra halinde gözünün önünde kayıyor, çalı öbekleri çıplak bacaklarını çiziyordu. Ekin çok küçük bir an etek giyişine hayıflandı; ayak tabanları da sızlamaya başlamıştı. Eli sıkıca kavradığı Yiğit'in elinden kayarken duraksadı; küçük elflerin neşeli çığlıkları duyulmaya başlamıştı. Ciğerleri uzun koşunun getirdiği yanma hissiyle kuşatılırken yutkundu ve "Bir an için Finrol'a hiç varamayacakmışız gibi hissettim," diye söylendi.

Yiğit donuk bir ifadeyle gözlerini kırpıştırdı; ruhu çekilip alınmış gibiydi. Yüz kasları ifadesizliğini korurken dudakları hareketlendi. "Beni öldürmeye çalıştı." Sitemden uzak söylemi Ekin'i de düşündürmüştü. Kitap çadırından döndükleri andan beri hissettiği şeyi Ekin bugün tekrar duyumsamıştı; Yiğit Suvilla'yı hala seviyordu ve bunun tersini dillendirerek belli ki acısını hafifletmeye çalışmıştı. Öykü'nün coşkulu hali gözünün önünde silik bir hayalet misali süzülürken tüylerle dengelenmiş turuncu bir ok, ıslık sesi çıkartarak önlerindeki toprağa saplandı. Ekin refleks halinde geri çekilirken Yiğit onun kolunu tuttu. "Küçük elfler," diyerek oku saplandığı yerden çıkardı. "Merak etme belli ki talim yapıyorlar."

Ekin bir süre Yiğit'in oktaki tüyleri yoklayışını izledi; yumuşaklığını kontrol edercesine tüyü parmakları arasında çeviriyordu. "Yiğit iyi misin?" Ekin sorusuyla eş zamanlı olarak üç yeni okun toprağa saplandığını fark etti. Neşeli kahkahalar bir anda çevrelerini sarmıştı.

Yiğit yeni oklara kayıtsızca bakarak belli belirsiz başını salladı. "Mavi rengin eksikliği dışında hiç değişmemiş."

"Ne, oklar mı?" Çeşitli yaş grubundan küçük elfler, seslerinin önderliğinde ortaya çıkarken Ekin'in de dikkati dağılmıştı.

"Hayır Suvilla." Yiğit çocukları görmemiş gibiydi, gözleri hala boşlukta süzülüyordu. "Finrol'dayken Feylanord Hanesi'nin simgesi olan safirin tonunu kullanmak zorundaydı. Belli ki Tearin bu konuda oldukça esnek." Kayıtsızca omuz silkti. "Bunca yıl sonra onu öyle hiddetli görmek nefesimi kesti; beni gerçekten de öldürecekti."

Derken çocuklardan biri yayını çapraz asarak esnek adımlarla öne çıktı; turuncu saçları kıvır kıvırdı ve çilleri gün ışığında parlıyordu. "Hey okumu almak zorundayım."Gür tutmaya çalıştığı sesi çatallaşarak havaya karışmıştı.

"Anken dur." Kızıl elfin ardındaki esmer dişi gözlerini kaçırarak boyundan büyük yayını yere sabitledi. "Bunlar onlar, annem onlardan uzak durmamız gerektiğini söyledi."

"Abimse onu sevdiğini." Kızıl elf yerden aldığı bir diğer turuncu okla Yiğit'i işaret etmişti.

Esmer dişi muhtemelen adı Anken olan kızıl elfi sabırsızca çekiştirdi. "Bugün Arzoveyhn onlarla ilgili hoş olmayan görüler fısıldamış, annem eve geldiğinde dehşet içindeydi. Üstelik erkek olanın zamanında bizi savaşa sürüklediğini de hatırlatmalıyım."

"Abartıyorsun Livilian. Prensesin annesine çektiği ve," Anken elini delilik anlamına gelecek bir ifadeyle başının yanında salladı. "Kafayı sıyırdığı söylentileri tüm Diyar'ı karışlıyor. Hem Yiğit bize sık sık uğrardı." Sonunda ikili diyaloglarından sıyrılan Anken Yiğit'e iyice yaklaştı. "Okumu alabilir miyim? Son zamanlarda turuncu boya özü elde etmek gittikçe zorlaşıyor."

Yiğit kendisinden beklenenin aksine sessiz bir onayla tüylü çubuğu Anken'e uzattı. Anken şaşkın bir dudak bükmenin ardından Livilian'ı dürttü ve yerdeki okları da toplayarak ağaçların ardından gözden kayboldular. Ağaçların kano şeklindeki yapraklarından akan suyu işaret eden Yiğit "Hakolar," dedi ve başka hiçbir şey söylemeden küçük elflerin ardı sıra yürümeye devam etti.

İÇİMDEKİ SİHİR (Sivri Kulak Günceleri-1) #wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin