Denizin Çığlığı -Ekin-

2.7K 340 300
                                    

Pelte gibiyim, diye düşündü Ekin. İşlevsiz uzuvları suda bir kalıntı gibi sürükleniyordu. Geçiş sancılı olmuştu. Sanki biri tüm etlerini önce çekiştirerek esnetmiş, sonra onları yok etmek ister gibi sıkıştırmıştı. Gözünü açtığında ise çok berrak bir denizin ortasındaydı.

Fark ettiği ilk şey toprak renklerine bürünen devasa yosunlar oldu. Tırtıklı yüzeyleri ve bir sarmaşık inceliğindeki uzun boylarıyla sağa sola salınım yapıyorlardı. Bazıları etli ve püsküllü gövdeleri ile aralara saklanmış; yuva bulma umuduyla gelen küçük balıkları avlıyordu. Püskül şeklindeki uzantılarını parmak gibi kullanan bu yosunlar uzun olan türdeşlerinin yapraklarına tutunmuşlardı ve uzantıları iki yana açılınca yosunun küçük sivri dişleri ortaya çıkıyordu. Düzinelerce gibi görünen bu dişler, balığın gövdesini testere gibi iki parçaya bölüyor ve vahşi yosun birini yerken diğerini suyun derinliklerine doğru atıyordu.

Bu davranış Ekin'e tuhaf gelmişti ama bu yapraksı kütlelerin arasında daha fazla durmak istemediğini biliyordu; nihayetinde parmaklarından birini kaybetmek istemezdi. Hareketlendiği an, daha doğrusu buna yeltendiğinde parmak uçları dahil hiçbir uzvu beyninin sinyaline tepki vermedi; Ekin kıpırdayamıyordu.

Yüzey metrelerce uzaktaydı ve su kaldırma gücünü hiçbirinin üzerinde uygulayamıyordu. Yosunlar arasına atılan yemek gibiydiler, kıpırtısız ve ağız sulandıran kırmızı et dolu iskeletler. Bacak ve kolları suyun hareketiyle iki yana açılan Ekin kendisine doğru gelen Yiğit'e baktı. Yiğit'in kumral saçı omuz hizasına gelecek şekilde uzamış, suda dağılıyordu. Vücudunu saran siyah yüzücü elbisesinin içinde bile kaslarının belirginleşen hatları kolayca seçiliyordu. Sivrileşen kulakları dışında Aramir ve Gliondel'e benzer bir zarifliği kesinlikle yoktu; daha çok bir eski zaman savaşçısına dönmüştü. Her an eline balta veya kılıç alıp çarpışmaya gidecek gibiydi.

Sonunda Yiğit, Ekin'in parmaklarından birine dokunarak geri çekildi, şaşırtıcı şekilde kızın sinir hücreleri tekrar çalışmaya başladı. Hareket eden eline yeni bir gözle baktı Ekin, herhangi bir değişiklik yoktu; eli hızla asıl noktaya, kulağına gitti, küçük çıkıntıyı hissetmişti.

Yiğit'in görev edasıyla insanlara dokunuşunu izleyen Ekin başka bir şey fark etti. Uzun süredir suda olmalarına rağmen Yiğit de dahil hiçbiri herhangi bir boğulma belirtisi göstermiyordu. Nefes almak sakız şişirmek kadar kolaydı; sanki burunlarında bir kapak vardı da suyun vücutlarına girmesini engelliyordu.

Ekin'in hemen yanında kabarık saçları devasa boyuta ulaşan Efe vardı; kaslarını şişirerek yosunlara gövde gösterisi yapıyordu. Yumruklarını dış tarafa uzatarak kolunu içeri doğru çekmiş ve pazusunu bir dağ misali şişirmişti. Yiğit'in kolunu tutmasıyla Efe bu yersiz eyleme son verdi; birkaç saniye daha devam etseydi, pekâlâ vahşi yosun için akşam lapası olabilirdi.

Öykü'ye temas ettiği andaysa tuhaf bir şey oldu. Sanki kızın zihnine girmişti. Yiğit'ten gözünü alamayan bir bakış açısı elde etmişti, Yiğit fazla göz alıcıydı, fazla hoştu ve... Ekin temastan sıyrılarak kendine geldi. Bu da neydi şimdi? Öykü porselen beyazı yüzü ve kıvrık dokularını suda bile koruyan siyah saçlarıyla dudağını kemirir halde hemen yanı başında duruyordu. Gözleri Yiğit'in üzerinde asılıydı ve zihnindeki şeylerden ötürü olacak elmacık kemikleri utangaçlığın izlerini sergilemek istercesine kızarmıştı.

Ekin büyük bir ciddiyetle yutkundu. Arkadaşının zihnine mi ulaşmıştı yani? Diyar'da olduğunu kendine hatırlatarak derin bir nefes aldı. Belki de elflerin yaradılışı bu şekildeydi; sudaki iletişimlerini telepatiyle sağlıyorlardı.

Derken omzuna bir şey çarptı ve suda sendeledi. Hissettiği yakıcı duygu ise yabancı istilasıydı ve bu his kesinlikle Ekin'e ait değildi. Birine çarpmıştı, bir şeye. Pullardan noksan kuyruğu da dahil olmak üzere tüm vücudu ve yüzü, şeffaflık hissi uyandıran kahve tonda bir varlıktı bu. Toprak tonunda olan saçları yılanları andıran yosun şeklindeydi; ince teller yoktu, adeta Medusa'nın denizkızı formuydu. Tüm uzuvlarıyla insan ve balık şekline bürünmeye çalışan bir yosunu andırıyordu. Derken büyüleyiciliği sona erdi. Mor renk gözleri karardı ve dişleri testere sivriliğinde uzayarak çoğaldı. Şimdi Ekin'e tıslayarak bakıyordu.

Ekin suda beceriksizce geriledi ve yüzeye ulaşabilmek için tüm gücünü kullandı. Çok geçmeden ciğerleri isyan etmeye başlamıştı, harcadığı efor tembel bedeni için çok fazlaydı. Yarısı denizin içinde olan kayaya tırmanan Yiğit'in taş yüzeyin üzerine çıkışını panik içinde izledi. Sonunda Ekin de başını sudan çıkartıp ellerini Yiğit'e uzattı.

Elbirliğiyle bedenini sudan çıkarmaya çalışırlarken ayağında duyduğu acıyla Ekin kuvvetli bir çığlık attı. Her ne olduysa bu canını oldukça yakmıştı. Sonrasında ayak bileğinde kaygan dokulu bir el hissetti ve hızla suya geri çekildi. Elleri Yiğit'inkilerden ayrıldığında Ekin'in içi zapt edemediği bir korkuyla doldu. Ayağındaki acı bacağına da sıçramıştı ama onu asıl korkutan, hızla derinlere doğru çekiliyor olmasıydı.

Endişeyle, bedenini sürükleyen deniz yaratığına baktı; inanılmaz bir hızı ve gücü vardı. Ekin'in çığlık atma çabalarını içinde bulunduğu su engelliyordu. Derinlere indikçe ışık şiddeti de azalmıştı ve bu durumdan nasıl kurtulacağını hiç bilmiyordu. Acıyı göğüs kafesinin iç kısımlarında hissetmeye başladığında kalan son gücüyle ayağını tutan ele serbest olanla sertçe vurdu. Deniz yaratığının gözleri biraz daha karardı ve tiz sesi Ekin'in kulağını tırmaladı. Bu daha önce duyduğu hiçbir şeye benzemiyordu.

Yaratık tekrar haykırdı, sanki acı çekiyordu ve Ekin'i bir anda bıraktı. Yüksek hızdan sonra gelen bu ani özgürlük sebebiyle birkaç saniye suyun içinde yalpaladı; acı da artık tüm vücudunu istila etmişti.

Nefesi kesildiğinde şaşkınca çırpındı; nefes alamıyordu. Bunu idrak ettiğinde dehşetle etrafa bakındı ve kurtarıcısını gördü. Minik bedeni ve alev saçan gözleriyle Ekin'e doğru yaklaşıyordu. Gorgi'yi ilk defa bu kadar öfkeli görüyordu; cin parlak turuncu bir şort giymişti ve üst bedeni çıplaktı. Siyah saçını at kuyruğu şeklinde toplamıştı, bu yüzünün daha büyük görünmesine sebep olmuştu.

Güçsüzce kıpırdanan Ekin parmaklarını Gorgi'ye doğru uzatmakla yetindi. Renk bombasının kulakları sağlamdı ve yaşıyordu. Onu canlı gördüğü için Ekin'in göğsünde oluşan sevinç kabarcığı boğazında bir yumru filizledi. Suda olmasaydı eğer, gözünde sevinç kaynaklı yaşların ıslaklığı olduğuna yemin edebilirdi. Yumru büyüdükçe alamadığı nefesi acı bir gerçeklikle tekrar hissetti. Gorgi'nin ince dudakları bir şeyler mırıldanmak için aralandı. Çok geçmeden Ekin ciğerlerinin tekrar canlandığını hissetti. 

 

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
İÇİMDEKİ SİHİR (Sivri Kulak Günceleri-1) #wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin