Elfler ve İnsanlar -Yiğit-

2.8K 318 283
                                    

Sert rüzgâr, rakım arttıkça çoraklaşan engebeli yolun taşları arasında arsızca dolaştı. Uluyan sesi yüksekliğin yarattığı boşlukta ürpertici bir frekansla yayılıyordu. Konsey bölgesi için dört kadim dağın arasındaki geniş bir düzlük seçilmişti. Takarlar vahşi çığlıklarını rüzgâra eşlik etmesi için salarken iki metreyi bulan kanatları ve sivri gagalarıyla sütunlar üzerinde pervane misali daire çiziyordu.

Finrol'un bu dağlık bölgesinin hâkimi hiç kuşkusuz yüksekliğin efendisi sayılan bu kuşlardı; bir takar, hızı pek çok canlıdan fazla olan ergin bir cheeta'yı kapıp dağın tepesindeki yuvasına götürdüğünde bu hakimiyet tescillenmişti. Şimdi alaca renkli başka bir takar keskin gözüyle soylu takımını incelediğinde Yiğit, baloncuklar çıkartan şeffaf suya odaklanabilmek için kendini zorladı.

Bu düzlüğün elfler tarafından konsey alanı olarak seçilmesinin en önemli nedeni, deha-re'nin kaynağının bu kurumuş topraklar altında süzülmesiydi. Kaynağın bulunduğu zeminin çevresi, çoraklığı gizlemek istercesine siyah mermerle kaplanmış ve bu yer uzun ve heybetli, gri sütunlarla çevrelenmişti. Her bir sütunun ucunda Diyar'ın önemli kişilerinin suretlerini resmeden ufak bir heykel bulunuyordu. Yakın zamanda şimdiki kral Torga'nın da heykeli yapılmaya başlanmıştı. Bencilliği buradan belli, diye düşündü Yiğit. Sütun açıklamasında insanları Diyar'a kattığından bahsedilecek. Elflerin insanlar yüzünden acı çektiğini hiç umursamayacak.

Endişeli gözlerle çevresini taradı; tepelerinde uçan takar bile hayalet sessizliğine bürünmüştü. Bir an için kendisini kurtların ortasına atılmış bir tavşan gibi hissetti. Her an yuvalarından fırlayıp çıkacakmış gibi görünen patlak gözleri Gliondel ve otoritesini sertlik ve naiflik karışımı bir üslupla sağlamaya çalışan Torga'ya takılınca gergince yutkundu.

Torga kaslarını aşağı çeken ve onu biraz daha yaşlı gösteren olumsuz bir surat ifadesi takınmıştı. İnsanlardan faydalanıyordu ama gün sonunda onları burada istemiyordu. Hayır, diye düşündü itirazla. Olayların kendi isteği dışında gelişmesini istemiyor aslında.

Alnında terler birikirken bekledi. Soylu elfler konsey alanındaki yerlerine yerleşiyordu. Sırtlarında pelerinleri, parlak auralarıyla heybetleri göz alıyordu. Niye burada, soylu elflerin arasındaydı? Nihayetinde Torga, Yiğit'i Diyar'dan göndermeyeceğini herkesin gözü önünde söylemişti. Kendisiyle ilgili verecekleri başka bir karar mı vardı? Sıkıntıyla iç çekti. Kralın kızını delirterek Finrol'ü ikiye bölen kendisiydi. Sadece varlığıyla ve insan oluşuyla sebep olmuştu buna. Gerçi Suvilla gittiğinde tahtın tek varisi Gliondel olmuştu, belki bu sebeple Gliondel Yiğit'in yanında olurdu. Belkiler... Ne çoktu.

Torga tahtını temsilen diğer taş oturaklardan daha yüksek olan platformdaydı şimdi. Pelerinini iki eliyle havalandırıp zarifçe yerine oturdu. Torga'nın oturduğunu gören diğer Lithlealar kralı ahenk içinde selamlayıp yerlerine geçti. Bu zarif hürmet karşısında Torga gözlerini hepsinin üzerinde ihtiyatla gezdirdi. "İnsanlar Diyar'ımıza giriş yaptı." Doğrudan bir başlangıçtı; Yiğit şaşkınlıktan donuklaşan bakışlarını aceleyle düzeltti. Torga genelde asıl konuya geçmeden önce mutlaka uzun bir giriş konuşması yapardı. Bütün soylu elfleri tek tek överek onurlandırır ve böylece daha dikkatli dinleneceğini düşünürdü fakat şimdi direkt konuya girmişti. Hiçbir süslü giriş cümlesi yoktu ve bu rahatsız ediciydi.

Torga fazla duraksamadan devam etti. "Bir zamanlar bu türle ortak bir yaşantımız vardı. Onlarla sağlam ilişkiler kurabilmiştik. Fakat öngöremeyeceğimiz bazı sebepler yüzünden bu ilişkiler kopma noktasına geldi."

Yiğit bu sefer de kınayan bakışlarla Kralı süzdü. Evliliğini hiçe saymasına sebep olan kişi bir insandı ve bunun olumsuz sonuçları olacağını bir çocuk bile öngörebilirdi.

"Tekrar bir kargaşa yaşamak istemediğinizi biliyorum. Bu küçük grubu nefretinize karşın sakinlikle karşılamanızı da takdir ediyorum. Biliyorum ki ailenizden bazıları benim kızımın yaptığı gibi bizi terk etti. Tüm Finrol halkı acı bir dönemden geçti. Buna neden olan bir ırkı tekrar yerleşkemize kabul etmem tüm bu sebepler ışığında söz konusu bile olamaz. Ancak onlar buraya Gliondel aracılığıyla geldi, bu sebeple durumu açıklığa kavuşturana kadar onları şimdilik kabul etmek durumundayım."

"İnsanlarla ilişkiler hala devam ediyor baba. Diyar'ın pek çok noktasında elfler ve insanlar kültür alışverişinde bulunuyor. Sadece biz... Buna bir yasak koyduk." Gliondel tasvip etmediği bu durumu açıkça yeriyordu.

"Onlar yüzünden..."

"Sebebin insanlar olduğu safsatasını bırak baba. Kızına niye toz kondurmuyorsun? O seni, soyunu hiçe saydı, belli ki annesinin yolundan gitti." Gliondel deliliği kastetmişti.

"Sınırı aşıyorsun." Torga sakince söylemişti bunu ama sesi bir zehirdi, öfkeyle kuşanan kılıçtı ve tonundaki şiddet Yiğit'i ürpertmişti.

"Yiğit sadece paravandı." Gliondel sahte gülümseyişini takındı. "Niye ona bir suçlu gibi davranıyorsun ki? Niye burada?"

"Suçlu değil, aksine uyarılmak için burada. Suvilla fazla fevriydi, ona her sırrı açıkladı. Zindanları dahi biliyor. Şimdi bir grup insan buraya gelmişken bu sırrı korumak çok daha ehemmiyetli bir hal aldı. Ondan ricamız sessizlik olacak ve kabul ettiği takdirde diğerlerinin yanına dönebilir."

Herkesin bakışı bir an kendisindeydi ve bir an sonra gökyüzünde. Güneşli zeminde koca bir gölge belirmişti. Siyah kanatların gölgesi. Kumyatağı'nı mesken tutan devasa bir ejelfti bu, çöl hayvanıydı ve Yiğit'in insan aklı için aslında bir ejderhaydı.

Onların varlığını ilk öğrendiğinde dehşete düşmüştü. Ejderhalar kendi dünyası için sadece bir efsaneydi ve onlarla ilgili her türden şey Yiğit'i heyecanlandırırdı. Gerçek tutkusunun burada canlı bir şekilde var olması karşısında nutku tutulmuştu.

Bu yaratıkları görmek istediğini söylediğinde Suvilla sadece gülmüştü. Ejelfler yakalanması imkânsız hayvanlardı ve onlardan birini ehlileştiren tek kişi Aramir'di. Kaçak elflerin lideri olmasaydı eğer bu hiç şüphesiz onu efsane yapardı. Duraksadı. Ehil birinin varlığına rağmen hiç ejelf görmemesinin bir sebebi vardı. Aramir Finrol'a ayak basamazdı.

Düzen değişiyor, bir şeyler oluyor.

Ejelf kanatlarını yavaşlatarak sertçe toprak zemine iniş yaptı. Kanat hareketleriyle oluşan toz bulutu bir an için Yiğit'in gözlerini yaktı. Sonrasında işte bu muhteşem varlık karşısındaydı. Yatay duruştaki boynuzları hayvanın başına yapışıktı. Kanatlarının ucunda üç adet uzantı vardı, bunlar parmaktan ziyade tırnağın biçimsizce uzayıp kalınlaşmış haline benziyordu; belki biraz törpülenmiş gibi duruyorlardı. Bunun dışında ejelf tamamen dikensi uzantılardan oluşuyordu.

Aramir ağır hareketlerle ejelfin sırtından indi. Yüzünde belli belirsiz bir gülümseme vardı. Herkesi tek tek süzüp ayağıyla toprağı eşeledi. Elleriyle ejelfin başını okşayıp "Merhaba." dedi. Hemen sonrasındaysa Ekin'i istedi. 

 

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
İÇİMDEKİ SİHİR (Sivri Kulak Günceleri-1) #wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin