İmanho Sırrı - Gliondel -

1.8K 215 214
                                    

Kahverengi solucan, humuslu topraktan başını çıkarttı ve kıvrılarak vücudunu havayla buluşturdu. Gliondel kaşları birbirine yaklaşırken dizlerinin üzerine çöküp solucanı izledi. Davetsiz misafiri çalısının ahengini bozabilirdi.

Parmaklarını zeminin kabul edebildiği kadar derine soktu ve elini bir kepçe gibi kullanarak solucanı ıslak toprakla beraber kaldırdı. Omurgasız canlı, kalın bir ipi andıran başını dik tutarak merakla çevresine baktı. Vücudundan onlarca başka iplik çıkarmış gibi püsküllüydü. Havaya kaldırıldığında bu uzantıları ortaya çıkartan solucan, bunu sadece tehdit altında olduğunda yapardı. Gliondel'in bu küçük haylazı toprakla birlikte tutmasının sebebi buydu, ufak ipliklerden birinin bile tenine değmesi prensi bir haftalık geçici felce uğratabilirdi.

"Eğer bir hafta hareketsiz yatmak istersem hasta olmuş numarası yaparım, seni küçük zehir çubuğu." Gliondel elini göz hizasına kaldırmıştı, bir yandan da nasihat verir gibi işaret parmağını sallıyordu.

Solucan ipliklerini oynatıp Gley'e uzanmaya çalışırken beyaz bir kelebek, prensin uzatmış olduğu parmağına konup kanadını son bir kez salladı. Kanatlardan dökülen minik zerreler Gliondel'in derisinin altına geçip hızla zihnine ilerledi. "Bay Papyon iletiyor; hedef büyük kapıyı seyre dalmış durumda. Şaşkınlığı geçtiği anda aracılığım sayesinde yanınıza gelecek. Küçük bir not kaydetmem gerekirse Gley, seninle iddiaya girmeden önce beni lütfen zincirle. Uşak olmak hiç bana göre değil, dostum." Merfos'un başta sakin olan ve giderek tizleşen sesi zihninde şakıdıkça Gley neşelendi. Derisine işleyen zerreler iki kulağından ani bir basınçla fırladı.

"Ciddiyetten uzaksın Merfos ama beni dengeliyorsun." Başını hayallerden kurtulmak istercesine iki yana salladı. Kelebek antenlerini oynatıp havalandığında Gliondel de zehirli solucanı çalılarından uzak bir yere bıraktı. O yerde bulunan su ağaçları olarak da adlandırılan hakolar toprağı bolca nemlendirdiği için solucanın yaşaması için daha uygun bir ortam oluşmuştu.

Ağacın aşağı doğru eğilen kano şeklindeki yapraklarından hiç durmadan ince bir ip halinde akan suya bakan Gliondel hareketlendi. Avuçlarını birleştirip suyun eline dolmasına izin verdi. Su son hizaya kadar dolduğunda elindekini fazla sızdırmadan koşar adım çalılara geri dönüp toprağa aktardı. Toprak suyu aldığı gibi emerek nemlendi, Gliondel ayağa kalkarak elleri belinde, özenle koruduğu bitkilere son bir kez baktı. İçlerinden birisinin meyveleri olgunlaşmış, şişkin ve kırmızı toplara dönüşmüştü.

Topuklarının üzerinde dönerek bahçe çıkışına ilerledi. Burası saray bahçesinin Gliondel'e ait kısmıydı, girişte sıralanan sekiz kadar imanho bu gizliliği korumakla görevliydi. Aralarından otlar fışkırmış nehir taşlarıyla bezeli yolun iki yanında duran imanhoların salınışını izledi. Gövdeleri oldukça kalın ve yosunlaşmış bu iri ağaçlar, gövdelerinden itibaren renklenerek kıvrılıyorlardı. Dalları ve sıkışık yaprakları tek bir yöne dolanarak bükülmüştü. Dalların bitiminde bu sıkışıklık gevşiyor ve yaprakları bir saçak gibi dağılıyordu. Fıskiyeden akan suya benziyordu bu uç kısımlar. Her biri farklı renkte olan imanholar üç çeşit renk barındırıyorlardı yapraklarında. Geçişler keskin değildi, renklerin tonları birbirine karışarak bir diğerine dönüşüyordu.

Gövdelerin toprakla kesiştiği yerden yayılan yeşil ışıkla aydınlanan yolda ilerleyen Gliondel mırıltılar duymaya başlayarak bakışını bıkkınlıkla gökyüzüne çevirdi. Diyar'ın en iyi muhafızları olmakla nam salmışlardı ancak bu, imanhoların paragöz olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Boğaz temizleme sesi duyduğunda iki sıra ağacı henüz geçmişti.

"Bir şey mi vardı?" Sağındaki sarı, turuncu ve kırmızı renkli imanhoya dönen Gliondel kaşlarını kaldırdı.

İmanhonun kabuklaşmış gözkapakları aralanarak prense tepeden bir bakış attı. "Burada kesintisiz şekilde sıradan bir ağaç gibi durmaya çalışıyoruz ve durduğumuz süre boyunca izniniz olmadıkça kimse bahçenin bu kısmından haberdar olmadı." Yılların verdiği yorgunlukla konuşması ağırlamıştı ve toprak yutmuş gibi pürüzlü bir sesi vardı. Gerinerek yaprakların arasına saklamış olduğu dal formundaki kolunu aşağı indirdi. Kollarını omuzlardan kaldırmış ve herhangi bir çıkıntı olmamasına özen göstermişti.

İÇİMDEKİ SİHİR (Sivri Kulak Günceleri-1) #wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin