Raks Eden Silüet -Ekin-

4.7K 468 819
                                    


Kalbi boğazına tırmanmış, içi kan yerine Ekin'in duygularıyla dolup taşarken bu şişkin kırmızı kütle nefesini kesti. Dudaklarındaki his, soğuk kan ve doku parçasının gezintisi kime aitti kestiremiyordu. Kapalı gözlerinin önünde beliren figürün kimliği şaşmaz bir gerçeklikle ortadaydı ama zihni çığlık atıyordu. Şu an kollarında olduğun kişi o değil!

Çetin'in yarı uzayıp sararan saçlarının tetiklediği değişim onun yeşil gözünü bir dondurma gibi eritip yuvasından akıttı; içi boş çukur karanlığa gömülmüştü. Çetin değişiyordu, Ekin'in sevdiği çimen gözlerini de beraberinde yok ediyordu. Diğer gözün yuvarlak irisi, alttan biri iğneyle delmiş gibi kum halinde kirpiklerin üzerine akmaya başladığında Ekin gözlerini açtı ve hareketsiz kalan dudaklarını geri çekerek "Dur." dedi, sesi yorgun çıkmıştı.

Çetin geri çekildi. Kan dolaşımının hızlanmasıyla kızaran dudaklarını birbirine bastırıp kaşlarını kaldırdı. "Bir sorun mu var?"

Boynunu gıdıklayan saçlarını geriye alan Ekin en yakındaki masaya robotik hareketlerle oturup boş gözlerle yere bakmaya başladı. Hislerine anlam veremiyordu ve bu bilinmezlik onu korkutmaya başlamıştı.

Kafasını belirsizce sallayınca Çetin, tek dizinin üstünde eğilip kızın soğumuş ellerini sevgiyle tuttu. "Seni incitmek istememiştim. Özür dilerim." Rüzgârın havalandırdığı öndeki saçlarını eliyle yatıştırıp ensesini sıvazladı.

"Hayır, özür dileme." Ekin'in saçları, arkasından esen rüzgâr yüzünden yeniden boynunu kuşatmıştı. "Sadece hayatımın en güzel anında zihnim beni..." Doğru kelimeyi bulamıyordu. Sonunda saçını gergin bir tavırla arkada sabitleyip elini bir süre öyle tuttu. "Böyle hissetmemeliydim anlıyor musun? Ben sadece... Korktum." Kelime ruhu gibi güçsüz çıkmıştı.

"Neden korkuyorsun?" Çetin karşısında sergilenen bu savaşın taraflarını ve sebebini, aslında direkt kendisini çözemiyor gibiydi.

Ekin doğru kelimeyi bulmaya çalıştı. Gliondel, eriyen Çetin'in yerini alırken ne hissetmişti? Oyuncağı elinden alınan bir çocuk gibi mi? Galiba durum tam olarak buydu. Havalanmak için çırpınan saçını serbest bırakarak Çetin'e sarıldı, yüzünü boyun çukuruna gömerek Çetin'in rahatlatan kokusunu tekrar tekrar içine çekti ve korkusunu dile getirdi. "Seni kaybetmekten."

"Bu durumdan sonra bile..." Gözleriyle ikisini işaret etmişti. "Beni kaybetme ihtimalini hala düşünüyor olamazsın değil mi? Senin küçüklüğünü biliyorum Ekin, biz beraber büyüdük. Sen benim kıymetlimsin ve son zamanlarda... Aramızdaki değişen enerjiyi hissedebiliyordum. Seni görünce artık kalbim daha farklı atıyordu. Asıl ben seni kaybetmekten korktum. Şimdi sen bu adımı atmışken sakın beni kaybetmeyi aklından bile geçirme."

Ekin yutkundu. "Aslında şimdi her zamankinden daha çok düşünüyorum."

"Bu da ne demek?" Patlayan havai fişeklere ikisi de hoşnutsuzluk içinde baktı. Renk gösterisinin ardındaki trajedi; yaralanan kuşlar ve hatta ölenler, sırf birkaç dakikalık göz zevki için yaşanıyordu.

Yeşil renk ışıklar palmiye ağacının yaprakları gibi açıldı. Gökyüzü aralıklar halinde aydınlanıyordu. "Seni gördüğümde ne hissediyorum biliyor musun? Sanki bütün doğa olayları bir anda gerçekleşiyor ve ben bu çetin koşullarda ıssız bir dağda mahsur kalıyorum. İşte tam olarak bunu hissediyorum, çok yoğun şeyler..." Çetin dikkatle dinliyordu, sanki en ufak sözde büyü bozulacak ve Ekin itirafını yapmaktan vazgeçecekti. "Bugün Prensi gördüm." Kuruyan boğazı yüzünden sesi kısık çıkmıştı. Boş, orta alanda koşturan çocukların sesleri bir anda netleşerek kulaklarına doldu, birkaç masa ötede arkadaşları geniş bir tanesine kurulmuş koyu bir sohbete dalmışlardı. Efe çıkardığı fuları elinde sallayarak gökyüzünü işaret ediyordu; bu yönlendirmeyle Ekin de kafasını kaldırdı, son fişek en uzun yolu kat ederek kayan bir yıldız görünümü aldığında meydandaki kalabalık çığlıklar eşliğinde alkış tuttu.

İÇİMDEKİ SİHİR (Sivri Kulak Günceleri-1) #wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin