2. BÖLÜM

5.3K 271 43
                                    

İLKBAHAR 1997, ALEDA

Gözlerini korku ve telaşla araladığında komodinin üzerindeki telefonuna aceleyle baktı: Saat gecenin dördünü gösteriyordu. Yine bir kabusun baş rolünde olmayı istemsizce başarmıştı. Uyku mahmurluğuna ek olarak kafa karışıklığı ile birlikte ayaklarını yatağından aşağı salladı. Ayağa kalkmamak için direniyordu resmen ama aynı zamanda bu uykunun burada sonlandığını da çok iyi biliyordu. Böyle gecelerde bir daha uyku tutmazdı çünkü. Mevzu bir de o kadın olunca hiç tutmazdı...

Duyarsızlaşmanın verdiği etkiyle nefesinin dingileşmesi uzun sürmedi. Gece lambasının loş ışığının aydınlattığı kadarıyla yatağının tam karşısında duran ve geçen yaz bir arkadaşının hediye ettiği, mavi ve yeşil renklerin hakim olduğu, aşağılara doğru renkli ip ve tüylerin sarktığı düş kapanına gözleri kaydı. Düş kapanı bile birkaç yıldır dur durak bilmeyen kabuslarına engel olamıyorsa ne işe yarar diye düşündü. Düşüncesinin saçmalığına mecali olsa gülebilirdi belki.

Sırf etnik aksesuarları sevdiğin için onu oraya astın. Ne zamandan beri batıl inanışlara aldırış eder oldun Aleda!

İç sesini susturup yaz kış ayağından çıkarmadığı ev postallarını isteksizce ayağına geçirdi. Ağır çekimdeymiş gibi mutfağa doğru yürüdü. Kahve makinasının düğmesine hışımla bastı. Uykusunun iyice açılması için bir koşu elini yüzünü yıkadıktan sonra rüyasındaki kadını gerçekte de görmemek umuduyla aynadaki aksine usulca ve de korkarak baktı. Sadece kendi görüntüsünü görmek onu manasızca memnun etti.

Tek başına yaşamanın dezavantajlarından biri de bu işte Aleda! Sadece bir kabus. Korku filmi setinde değilsin nihayetinde. Kadının karşına dikilmesini beklemiyordun değil mi?

Özellikle sınav dönemlerinde çok yorgun bir şekilde yatağa girdiğinde bu tür rüyalar ona musallat oluyordu, bundan emindi. Ama bu geceki kadınla ilgili kabusunda çözemediği noktalar, her defasında zihninin yorulmasına neden oluyordu. Sanki belli periyotlarda geceyi onunla geçirmek, kendini hatırlatmak istiyor gibiydi rüyasındaki gizemli kadın. Aynadaki yansımasıyla anlamsızca giriştiği sohbete o kadar dalmıştı ki kahve makinasının tiz bip sesiyle birlikte yerinden sıçradı.

Çok yorulmak sana iyi gelmiyor Aleda! Toparlan hadi!

Yüzünde beliren şaşkınlık ifadesine tebessüm ederek uzun siyah saçlarını bir tokayla yukarıdan sıkıca toplayıp kahvesini almak için mutfağa doğru yol aldı. Baykuş desenli kupasına şekersiz kahvesinin dolmasını esneyerek bekledi.

Baykuş... Ne hoş bir tesadüf diye düşündü. Belki de onu rüyalarında bile rahatsız eden bu baykuş figürlü kupadan bir an önce kurtulmalıyım diye düşündü. Az önce düş kapanı şimdi ise baykuş... Batıl inançları yoktu ama biliçaltına farkında olmadan yerleşen görüntülerin rüyalarda hayat bulduğuna inananlardandı. En azından baykuşları sevmiyordu. Bu da bir yansımaya gerekçe sayılabilir miydi?

Hızlı adımlarla odasına geçerken farkında olmadan kupası çalkalanınca eline dökülen birkaç damla kahve, canının yanmasına neden oldu.

Bu kadarı da fazla!
Fazla olan bir şey yok Aleda sadece bulanık zihninin yansımaları sakarlığa yol açtı. Daha fazla uzatma artık!

Yalnız yaşamak onu kendisiyle sohbet etmeye mecbur kılmış gibiydi. Ne zaman konuşacak birilerini arasa mutlaka bu kendisi olurdu maalesef. Bazen şizofreni olabilir miyim diye kendisiyle dalga geçtiği bile olurdu. En azından olmayan birilerini görmüyorum diye rahatlatırdı sonra zihnini. Huzursuzca fincanını çalışma masasının üzerine bırakıp balkona çıktı. Tırabzanlardan güç alarak etrafı seyredaldı. Şehrin üzerine çöken gecenin sessizlik örtüsü yer yer yırtılmaya yüz tutmuştu. Gerçi yüzyıllara şahitlik yapan bu koca şehirde sessizlikle baş başa kalmak pek mümkün müydü orası da bir muammaydı. İnsanlar bu saatte bile yola çıkıp işinin, okulunun yolunu tutuyordu. Kasvet dolu düşünceleri bir kenara atıp baharın kendisine has o kokusuna eklenen fırınlardan yükselen taze ekmek kokusunu yutarcasına içine çekti.

ZEUGMA'NIN SIRRI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin