22.BÖLÜM

1K 97 13
                                    

İLKBAHAR 1997, ALEDA

Ancak ortamda ayyuka çıkan horultularla birlikte otobüs sakinlerinin çoğunun yorgun uykularına daldığı anlaşıldı. Aleda'da da yorgunluğuna yenik düşerek uykusunun tatlı kucağına bıraktı kendini. Tuna ise içindeki huzursuzluktan mı yoksa Aleda'nın anlatmadıklarına dair duyduğu meraktan mı bilemiyordu ama, bir türlü gevşeyemiyordu. Daha birkaç gün önce aile ziyaretinden döndüğü Ayvalık'a neden gidiyorlardı bir türlü kestiremiyordu. Fakat Aleda'ya güvenmek zorunda olduğu hissi ve ona yardımı dokunacak olmasından ötürü duyduğu rahatlık, bu serüvene değer diyordu. Zaten Aleda'nın gözünde muavinle yaşadığı oyunculuğun gerektirdiği tecrübesiz tavırları, olgun yanını yeterince rüsva etmişti. Ama olsun en azından bilerek ve isteyerek yaptığı bu oyun, Aleda'nın neşesini yerine getirmişti ya erkekliğe biraz toz kondurmak pek önemli değil diye düşündü. Yoksa öğrenciliği boyunca bu tarz vakalarla onlarca kez karşılaşmıştı. Yani şaşırtıcı bir yanı yoktu güzel yurdunun aksak yönlerinin.

Yolu yarılayana kadar, ara sıra masum bir çocuk gibi pencereye yaslanarak uyuyan Aleda'yı izledi. Bu izleyiş, içinde gem vurduğu aşkından ziyade, gerçek bir dostun içine düştüğü çıkmazın yoldaşlığı ile alakalıydı. Kim bilir kalbini acıtacak ne tür durumlarla karşılaştı diye düşündü. Gülerken bile gözlerinde peyda olan hüznü ancak o fark edebilirdi. Bir süredir pencereyi tıklatan naif yağmur damlaları ise artık hiddetini alamayıp şiddetini artırmış, pencereleri ve tavanı büyük bir hışımla dövmeye başlamıştı. Yağmurun içli sesi, ön taraflardan gelen kısık sesli arabesk şarkının yer yer kulağına değen melodisini bastırmış durumdaydı.

Aracın havasızlığına destek verircesine girdikleri bozuk yol ile birlikte, tekerin can çekişen hoplayıp zıplamaları, midesini alt üst etmeye yetti. Muavinle muhatap olup yüz göz olmamak adına çantasından su şişesini çıkardı. Henüz bir yudum içmişti ki araç şiddetli bir gürültüyle sarsılmaya başladı. Toprak yolda kulakları tırmalayan sürtünmeyle birlikte ani bir fren sesi takip etti bunları. Uykusundan korkuyla uyananların çığlıkları birbirine karışırken, Aleda'da bu ortamdan nasibini aldı. Telaşlı sesi kesik kesik çıkıyordu.

"Ne oldu Tuna, kaza mı yaptık?"

"Bilmiyorum Aleda. Çarpma sesi duymadım ama bir şeylerin yolunda gitmediği kesin."

Her ağızdan farklı bir soru ve yorum çıkıyordu. Herkes panik halinde ayaklanınca bir kaos ortamı baş gösterdi. Yolcular arasında oluşan kakafoniyi bastırmaya çalışan muavin ise sakin olmaları için olanca gücüyle bağırıyordu.

"Tamam abiler, ablalar sorun yok. Teker patlamış sadece. Biz şimdi halledeceğiz. Şimdi herkes sırayı bozmadan aşağı insin!"

Herkes şaşkın bir şekilde birbirine bakıp duruyordu. İçinde bulundukları durum, her gün yaşanan sıradan bir olaymış gibi, yüzü ifadesiz bir şekilde dümdüz olan muavinin bu hali görenleri hayrete düşürürdü. Dışarıda hiddetini iyice artıran yağmur ise tüm olup bitenleri umursamıyormuş gibi içini boşaltmaya devam ediyordu. Tuna'da dahil olmak üzere asabi yüzler muavine çevrildi. Tuna ile göz göze gelen muavin suçluluk duymak şöyle dursun, Tuna'nın gözlerindeki "ben sana bu araba yolda kalmaz demedim mi" gibisinden bakışını tüm pişkin tavrıyla görmezden geldi. Çevredekilerin de ondan yana olduğunu gören ve dayak yemesine ramak kalan olaylar silsilesini gözden geçiren Tuna, bu kez ağır başlı bir şekilde olup biteni izlemeye koyuldu.

"Ya kardeşim dışarıda kıyamet kopuyor. Nasıl çıkalım?"

"Doğru söylüyor, yardım çağırın, firmadan araba isteyin."

"Ben hayatta bu havada inmem otobüsten."

Her bir yolcu duruma yorum getirirken muavin ise lakayt bir tavırla sözü aldı.

ZEUGMA'NIN SIRRI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin