27.BÖLÜM

953 95 13
                                    

İLKBAHAR 1997, ALEDA

Aleda derin bir nefes alıp heyecanını bastırmaya çalıştı. Okuyacaklarını daha iyi anlayabilmek için sakin olmaya ihtiyacı vardı. Bir türlü kendini hazır hissedeme de okuyacaklarına dair duyduğu merak her şeyin önüne geçiyordu.

"Bir süre bu rüyaların üzerinde durmamaya karar verdim. Çünkü başta çok saçma geliyordu tüm bunlar. Kafamı başka şeylerle meşgul etmeye çalıştım. Ancak ben bu durumdan kaçtıkça onlar daha fazla üzerime gelmeye başladı. Okuduğum kitaplardaki satır araları, izlediğim filmlerdeki replikler, çiçeklerimle dertleşmelerim, eşimin yaptığı işlere dair şüphelerim vb birçok şey, olur olmadık bir şekilde inatla beni bu konunun içine çekiyordu.
Kaçmanın çözüm olmadığını anladığımda ise onların üzerine gitmeye karar verdim. Kimi zaman olayların ve kişilerin yakamızı bırakması, onlarla yüzleşmemize bağlıydı çünkü.
Böylelikle önceki ve devam eden rüyalarımın her bir detayını tek tek irdelemeye koyuldum. Zaten evliliğim çalkantılı bir süreçteydi. Kafamı bu tür zırvalıklarla doldurup asıl hedeflerimden kopmaya niyetim yoktu. Ancak böyle bir dönemde bana musallat olan bu durumdan kurtulmam beni bir nebze olsun rahatlatacaktı. Ancak bu kararı aldığım gün, hayatım bir anda bambaşka bir boyuta adım attı sanki.

O kadar ilginç tecrübeler ediniyordum ki; yaşadıklarımı ve edindiğim izlenimleri birisiyle paylaşmam demek; bana deli damgasının vurulması ile eş değerdi. Bazen şizofreni miyim diye kendimden şüphe ettiğim zamanlar bile oluyordu. Ancak öyle olmadığını çok iyi biliyordum. Araştırmalarım zihnimi rahatlatmak adına, elle tutulur bilgiler vermese de; içinde bulunduğum hallere, nadir de olsa eşine rastlanabilecek durumlar diye açıklama getiriyordum. O yüzden bir uzmandan destek almak ya da tüm yaşadıklarımı birine anlatmak gibi sakıncalı durumlardan ölesiye kaçınıyordum. Bu konu yüzünden hayatımın geri kalanını bir akıl hastanesinde geçirmeye niyetim yoktu! Çünkü yaşadıklarım mistisizmden uzak olan zihinler için, birer saçmalıktan ve delilik belirtisinden öteye gidemezdi. Kendini normal zanneden insanlar, beni anlayamayacak kadar realist bakıyorlardı hayata ve duyduklarına karşı. Yaşadığım tecrübeler öncesine kadar bu konu benim içinde bir bilim insanın bu tür konulara yaklaşımı kadar katıydı. Ama o gün benim için bu tabunun yıkıldığı günün başlangıcı oldu.

Rüyamdaki kadınla telepatik bir ilişki içine girmiş gibiydik. Başlarda rüyalarımda gerçekleşiyordu bu buluşmalar. Bir nevi rüyamın kontrolü elimdeymiş gibi bir hisle, rüya içinde başka rüyalara transfer oluyor gibiydim. Ama garip bir şekilde rüyalarımda bilincim yerindeydi ve yaptıklarımın farkındaydım. Ancak zamanla sadece uykudayken değil, uyanıkken de birbirimizle bir şeyler paylaşmaya başlamıştık. Dalıp gittiğim her an, bir ekstaz, vech ya da trans vb, adı her ne kavramla açıklanabilir bilemiyordum ama, belki de yaşadığım bu durumları karşılayacak bir kavram henüz üretilmemişti: Adı her ne olursa olsun, farklı bir boyut da vücut bulmuş ve görünmez bir haldeymişim gibi, o kadının yaşadığı yerlerde buluyordum kendimi. Bedenim ve zihnim yaşadığım dünyada varlığını devam ettiriyor, ruhum ise zamandan ve mekandan bağımsız bir şekilde bambaşka diyarlarda hayat sürüyordu. Açıklanabilir bir tarafı yok biliyorum, hatta bunları anlatmama yarayacak kelimeler bulamasam da; bir zaman makinesine ihtiyaç duymadan zihnim bu tür yolculuklara çıkarıyordu beni.

Yüzyıllar öncesine, antik dönemin yaşandığı zaman diliminde hem kendi bedenimde hem de bedensiz bir şekilde, özgürce dolaşıyor gibi bir hisle, hiç olmadığım kadar kendimle doluyordum. Çevredeki insanlar ise varlığımdan habersiz bir şekilde yanımdan öylece geçip duruyorlardı. Bir tek Lima, evet sadece o beni görüyor ve başından geçenleri bana anlatıyordu. Daha doğrusu bu bir anlatıştan da öte onun zihnindeki görüntülerin arasında dolaşmak gibi bir şeydi yaşadıklarım. Çünkü hiçbir kelimeye lüzum görmeden ellerimden tutup öylece çekip götürüyor ve gösteriyor, hatta yaşatıyordu başından geçen tatlı ve acı her şeyi... Vücudum onun yaşadığı mekanlarla bütünleşmiş gibiydi. Ben ben olmaktan çıkmış, şahit olduğum her şeye anlamlandıramadığım bir şekilde evrilip duruyordum. Bazen bir tapınak oluyordum, bazen bir masa, defter, ev ya da taş... Nelere dönüştüğümü umursamadan sadece onun başından geçenleri öğrenmenin merakıyla dolup taşıyordum. Garipti ama bu trans halleri sonrası ise hiçbir şey olmamış gibi hayatıma kaldığı yerden devam ediyordum. Sanki içinde onca gezdiğim görüntüler birkaç saniye sürmüş gibi...

ZEUGMA'NIN SIRRI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin