23.BÖLÜM

1K 95 4
                                    

Aleda gözlerini yer yer solmuş, ancak çiğ taneleri gibi yağmur damlalarını büyük bir keyifle hala üzerinde taşıyan ve yeni doğan güneşle birlikte tanıdık bir yüz görmenin sevinciyle parıltılı bir bakış saçan çiçeklere dikerek ilk adımı attı. Ses çıkarırsa yadigar evleri ürkecekmiş gibi yavaşçacık adımlarla bahçe kapısından içeriye girdi. Geçmiş bir zamana yolculuk yapıyormuşçasına içinde tatlı bir heyecan belirirken, aynı zamanda kalbinin elemle büküldüğünü hissetti. Tuna ise aynı ritime ayak uydurarak onu takip etti.

Tüm sessiz tavırlarına rağmen emektar bekçileri bir çağrı almış gibi heyecanla onları karşıladı.

"Hoş geldiniz Aleda Hanım. Sizi görmek ne güzel."

"Hoş buldum. Sağ olasın Ali Abi."

Ali bekçi, çocukluğundan beri onları koruyup kollayan, her işlerine koşan sağ kolları gibiydi. Onlar bu evden ayrılırken, evlerine göz kulak olması için bir tek onu geride bırakmışlardı. Çoluğu çocuğu ve evi olmayan, yıllar önce uzak diyarlardan onlara sığınmış olan adamcağız, evin bahçesindeki küçücük kulubede kalıyordu. Bekçinin kafasından birçok soru geçmesine geçiyordu ama cesaret bulup da bir türlü soramıyordu. Yıllar sonra evin küçükhanımı neden buraya gelmişti ki? Nasıl da büyüyüp serpilmişti. İlginç giyimi ve kendinden emin bakışları ise hiç değişmemişti. Cesareti kırılınca ondan istek gelmesini bekledi.

Aleda'nın gözleri ise hala çiçeklerde takılı kalmıştı. Durumu anlayan bekçi, suçluluk duygusuyla yerinde kıpırdandı.

"Elimden geleni yapıyorum ama bir türlü eskisi gibi olamıyorlar. Elim iyi gelmiyor galiba."

Aleda kırık bir tebessümle kafasını sallayarak cevapladı onu. Bitkileri sulamak ve bakımlarını yapmak, büyümeleri için yeterli olabilirdi ama, ruhlarının doyumu için yeterli miydi? Nasıl ki bir çocuğun başını, yabancı bir el okşadığında annesinin sıcaklığı ve sevgisi aktarılamıyorsa, diğer tüm canlılar içinde aynısı geçerliydi. Onların dilinden bir tek annesi anlardı. Ancak onlar, annesinin sevgisiyle serpilip gülen gözlerle ışıltı saçarlardı etrafa. Sessizliği yine Aleda bozdu.

"Eve girmek istiyorum..."

"Tabii hemen kapıyı açayım küçükhanım. İki gün önce havalandırmıştım evi. Hemen havalandırırım yine."

"Zararı yok. Bir süre evde yalnız olmak istiyorum."

Bekçi tarafından tanınmamış olduğunu tahmin eden Tuna ise bir yabancı gibi onları izlemekle yetiniyordu. Aleda tek başıma dediğine göre onunda dışarıda kalması gerekiyordu demek ki. Bu mesajla birlikte Aleda'ya tebessüm etti ve kamelyaya geçti.

Aleda ise bekçinin kapıyı aralamasıyla birlikte, hem çok tanıdık gelen hem de bir o kadar yabancısı olduğu bir mekana giriyormuş gibi ürperdi. Alttaki odaları hasret giderircesine dolaştı. Eşyaların üzerine örtülmüş beyaz örtüler içinin sızlamasına neden oldu. Ölmek ile terk edilmek arasında hazin bir benzerlik var diye düşündü. Bir ölüyü örter gibi kefenlenmiş gibi geldi, nice hatıralara yarenlik etmiş olan eşyaları. Bu dramatik tablodan aceleyle sıyrılarak üst kata doğru yol aldı. Evin her bir uzvu, ona merhaba diyormuşçasına, kulaklarına annesinin tatlı sesi fısıldanır gibi oldu. Suçluluk duygusunun bastıralamaz bu melodisi, ayaklarını kurşun gibi ağırlaştırdı. Yatak odasına gitmesi yıllarına mal oldu gibi geldi.

"Şimdi hiç sırası değil Aleda, toparlan hadi!"

İç sesinin komutuna ayak uydurup kendini toparladı. Odayı bir şahin gibi baştan aşağı süzdü. Tüm eşyalar yerli yerinde duruyordu. Tam karşıda eskitme karyola. Yanlarında bordo abajurlu komodinler. Hemen yan taraftaki duvarda büyük giysi dolabı. Pencerenin önünde ise tuvalet aynası...
Nereden başlamalıyım diye düşünürken kendini annesinin çalışma masası olarak kullandığı oldukça geniş olan tuvalet masanın önünde buldu. Masanın üzeri kalın bir toz tabakasıyla kaplı olmasına rağmen bu duruma aldırmadı. Annesinden kalan aşinası olduğu bir tarak ya da yarım kalmış bir parfüm şişesine rastlamak istedi ama, bu isteği gerçekleşmedi. Hayatlarından kazınılıp atılmak istenircesine hiçbir hatırayı, kokuyu ya da saç telini bile barındırmayan masaya gücenerek baktı. O günlerde yok oluşun tüm bu detaylarını fark edemeyecek kadar kör olmasına şaştı. Halbuki, babası annesine dair her bir detayı ince ince düşünerek zihnini felç etmek ve hatıraları silmek için o dönem gayet çaba sarfetmiş olmalıydı.

ZEUGMA'NIN SIRRI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin