25. BÖLÜM

947 91 11
                                    

Antik Roma ZEUGMA KENTİ
Lima

Lima bu tehtit dolu sözleri, Adras'tan ötürü çakıl taşlarını yutar gibi canı acıyarak yutmak zorunda kaldı. Şu an için asi tarafını törpülemekten başka çaresi yoktu. Ancak yakaladığı her fırsatta bu sözleri okkalı bir şekilde kusacağına dair kendine söz verdi.

İki gün boyunca içine düştüğü dipsiz kuyudan çıkmanın yolunu arayıp durdu. Ancak tüm savurgan düşünceleri tek bir noktada birleşiyordu: Adras...
Ona bir şey olması ihtimalindense, kendini olacakların akışına bırakmak daha mantıklıydı. Olayların gidişatına göre yeni planlara başvuracak ve bu saçma evlilikten Adras ile birlikte kurtulacaktı.

İki günün sonunda herkes hazırlığını tamamlamış, sözde görkemli düğün için heyecanla bekleşiyorlardı. Şehir halkı için geniş bahçeleri, şaşalı bir tören alanına çevrilmişti. Herkes en şık kıyafetiyle masalardaki yerlerini almıştı.

Tüm bunlardan önce annesi, sabahın erken saatlerinde gelip onu tatlı sert bir şekilde uyandırmıştı.

"Aaa bu ne uyuşukluk böyle! Görende başkasının düğünene gideceksin sanır. Genç kız dediğini böyle en güzel gününde uyku tutar mı? Benim bildiğim gelin olacak kız, erkenden kalkar heyecandan yerinde duramaz."

Lima boş gözlerle annesine bakarken içinden tüm bu saydıkların doğru anne dedi. Uyku tutmamıştı evet, ama özgürlüğüm elimden alınıp bir kafese konulacağım için... Heyecanlıyım evet, Adras'ı görme ihtimalimden dolayı... Sen bunları nereden bileceksin ki anne! Halkın karşısında gururdan dört köşe olacak haline ve kurduğun anlamsız hayallere acımaktan ileri gidemiyorum...

Tüm ağır başlılığını ve hırçınlığını sırtlayan sessizliği ile, üzerine bol gelen düğün kıyafetini giydi. İki gündür ağzına doğru düzgün lokma koymamıştı. Gözleri çukura inmiş, avurtları ise çökmüştü. Annesinin serzenişleriyle birlikte, yüzüne tüm bu sahteliklere eklenen sahte bir makyaj yaptı. Donuk ifadesini yumuşatmaya çalıştı. En azından bugün, sözde eşine layık bir gelin olmalıydı. Bu kadarını ona, onun Adras'a iyi muamelesinden ötürü borçlu hissetmek zorundaydı. Lima hariç herkes neşeli bir şekilde düğün yemeğini yedi ve eğlendi. Akşama doğru ise hava alacakaranlığa adım atarken Lima, halkın arasından seçilen, henüz anne ve babası ile yaşayan üç erkek çocuk tarafından meşaleler ışığında, kulaklarını tırmalayan bağırışlar ve şiirler eşliğinde damadın evine götürüldü. Ritüel haline gelen saçma sapan gelenekler bir bir uygulamaya konuldu. İçinden gelmese de bir kukla gibi direktifleri uyguluyordu. Girdiği evin kapısının direklerine isteksizce yağ sürdü. Yünden kalın örgülerle kar altında kalmışçasına etrafındakiler tarafından sarınmaya başlandı. Daha sonra ise kapı eşiği üzerinde, onca el tarafından anlamsız bir şekilde havaya kaldırılırdı.

Daha sonra alkışlar ve bağırışlar eşliğinde, kocası sembolik olarak ona su ve ateş vererek, onu evin üyeliğine almış oldu. Bu ahmahça adetler uygulanırken, bedenen tüm bu uyumsuzluklara boyun eğiyor, fakat ruhu bambaşka diyarlarda gezinip duruyordu. Eğer ki sevdiği adamla evleniyor olsaydı, şimdi ona saçma gelen tüm bu gelenekler yine saçma gelir miydi bilemedi.

Sonunda tüm şatafat dolu törenler son bulunca, rahat bir nefes aldığını hissetti. Ancak bir rüyadan uyanır gibi etrafa göz gezdirdiğinde, hayatının şokunu yaşayacağını aklından bile geçirmemişti.

İçinde bulunduğu ve artık kısa süreliğine sahibi olduğu ev, Adras ile her gece buluştuğu yerden başkası değildi. Yerdeki ve tavandaki mozaik eserleri nerede görse tanırdı. Her birinin en ince ayrıntısında, sevgilisinin mahir parmaklarının izi ve kokusu vardı. O an yaşadığı duyguyu, ne sözcüklerle ifade edebilirdi ne de yazıya dökebilirdi. Böyle bir yaman çelişkiyi hayatında duyumsamamıştı. Kötü bir şakadan, kurulan en iğrenç tuzaktan bile daha beterdi şu andaki hissettikleri. Aylarca sevdiği adam, burasının onun gelin olacağı ev olduğunu bilmeden, buraya ilmek ilmek emek vermiş ve ter akıtmıştı...

ZEUGMA'NIN SIRRI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin