7.BÖLÜM

2K 156 7
                                    

1997 İLKBAHAR ALEDA

Savrulmanın etkisiyle mi yoksa içine düştüğü korkunun vermiş olduğu hisle mi bilemiyordu ama gözlerini açmakta direniyordu. Sanki gözlerini açsa, bambaşka bir dünyada bulacaktı kendini. Neden sonra kulağına gaipten geliyormuş gibi dokunan o tanıdık sesle birlikte irkildi. Ritimli bir melodi gibi ruhunun falezlerine çarpan ve de geçmişiyle onu yüzleştiren coşkun tınılı sesin sahibi o olabilir miydi? Evet evet konuşurken A'ların vurgulanışında yıllar öncesinin vermiş olduğu tanıdıklık vardı bu seste. Çocukluğunda hem çok sevdiği hem de bir o kadar nefret ettiği vurgu...
Bundan emin olmak için gözlerini korkarak araladı. Onlarca şemsiyenin siper olduğu görünmeyen bir gökyüzüne şaşkın şaşkın bakakaldı. Birçok kişi, baş ucunda eğilmiş ona bakıyordu. Netliğini kaybeden boğuk sesler ise bir anlam kazanmaya başlamıştı. Herkes telaş içinde ciddi bir durumun olup olmadığını soruyordu.

"Ambulans çağıralım mı? Bir sorun var mı? Ah şanslı günündeymiş... Kim bilir nasıl da korktu kızcağız vs vs..."

Tüm bu kakofoniyi teskin etmeye çalışan ise Tuna'dan başkası değildi. Tuna'nın kulağının algı süzgecinde hayat bulan cümlelerini dinledi bir süre. Etrafındakilere laf yetiştirmeye çalışıyordu. Her zamanki olgunvari tavrıyla ortalığı yatıştırmayı başarmıştı. Bay bilmiş! diye gülmemek için kendini zor tuttu.

"Tamam baylar, bayanlar her şey kontrol altında. Sizi temin ederim ki ambulanslık bir durum yok ortada. Kafasını ya da herhangi bir yerini bir yere çarpmadı. Yaşadığı şok yüzünden kendine gelmesi zaman alabilir. Ancak oksijenini ona bağışlarsak iyi olur değil mi? Bu yüzden ona yardımcı olmak istiyorsak dağılsak daha iyi olur. İlginiz ve sağduyulu yaklaşımınız için gerçekten teşekkürler..."

Kalabalık yavaş yavaş dağılırken Tuna, daha sevecen bir ses tonuyla Aleda ile iletişim kurmaya çalışıyor, diğer yandan ise Aleda'nın koluna girerek yerden kalkmasına yardımcı oluyordu.

"Kendini daha iyi hissediyorsun değil mi Aleda?"

Durumuna uyum sağlamaya başlayan Aleda, Tuna'ya karşı takınmayı en son aklından geçirmek istediği tavrı sergilemek zorunda kalmanın asabiyetini gizleyerek, minnet dolu bir bakışla iyiyim anlamında başını salladı. Hala onun vücuduna tutunmuş, dinmeye hazırlanan yağmurun eşliğinde en yakın kafeye girdiler. Aralarında olağandışı gelişen bu yakınlık her ne kadar Aleda'yı rahatsız etmiş olsa da, kendini ağırdan satmayı yeğledi. En son dört yıl önce görüşmüşlerdi ve bu görüşme hiç de iyi sonlanmamıştı nihayetinde. Ama diğer yandan ise o yıllarda henüz çocuk olduklarını biliyordu. Ancak bu karşılaşma olmasaydı, daha doğrusu olasılık oranı çok ama çok düşük olan bu kurtarma vakası olmasaydı, kim bilir ne zaman birbirlerini göreceklerdi? Telaş içinde onun güvenliğini ve sağlık sorumluluğunu üstlenmeyi başarılı bir şekilde sürdüren Tuna'ya hainvari bir bakış attı. Yıllar ona yaramış görünüyordu. Gereksiz bir şekilde çiğ duran ergen yüzü, hiç ummadığı kadar yakışıklı bir adama dönüşmüştü. Kumral dolgun saçlarını hafif uzatmıştı. Sağ gözünün kenarında, kirpiğinin tam altındaki beni, ona hala çekici bir hava veriyordu. Sivilcelerinden eser kalmayan burnu karakteristik bir biçim almış, ela gözlerindeki o keskin bakışlar ise geçmişten hiçbir şey kaybetmemişti. Dönüşüm diye düşündü. İnsanlar biçimsel ve duygusal anlamda ne kadar farklı özelliklere bürünüyorlardı. Öz ise tüm bu değişimlerin yükünü özenle taşıyor, varlığını korumak için ise büyük bir özveriyi üstleniyordu. Kendi varlığına tutkulu bir sadakatle bağlı kalabiliyordu. Ya da tüm insanlar için bu geçerli miydi? Ya Tuna için? Tuna ile ilgili aklından geçen yüzlerce soruyu erteledi. Birkaç saniye içinde tüm bu tahlilleri yapabildiğine ise şaştı. Garip bir şekilde başlayan gününün bu şekilde süreceği kırk yıl düşünse aklına bile gelmezdi. Aleda'nın dalgın bakışları karşısında Tuna bir kez daha sorusunu yöneltti.

ZEUGMA'NIN SIRRI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin