4.BÖLÜM

3.3K 223 25
                                    

Antik Roma ZEUGMA KENTİ

İçinde her zamanki gibi bir anda ortaya çıkan ve adını koyamadığı o boşluk hissi ile birlikte kendisini yine gizlice, evden dışarıya attı. Sabahın hatta gecenin bu saatlerinden yararlanmak, onun için bir ritüel haline gelmişti. Bekar olmasının ailesine vermiş olduğu sorumluluk hissini bir nebze olsun bertaraf etmek adına, kendine seçtiği bu sessiz saatlerden faydalanmak onu rahatlatıyordu. Her ne kadar geçmişe nazaran toplumundaki kadınlara bakış açısı daha bir yumuşamış olsa da; evlilik çağına gelmiş olduğu ve de ailenin onurunun(?) korunması gerektiği fikri süregiden saçma düşünceler arasında yer alıyordu. Gündüzleri genç bir kızın dışarıda başıboş gezinmesi, köleler ya da hafif kadınlar kategorisine girmesine davetiye çıkarmaktı onlar için!
Bu yüzden gündüzleri bazen nefes alamayacak kadar bunaldığını hissediyordu. Yaşı ise henüz on sekizdi. Ancak gelenek olarak neredeyse evlilik yaşının sınırındaydı. Yaşıtları henüz on altısından itibaren birer birer eşlerinin sözde güvenli ortamına sığınmış, çocuk yaşta kendi çocuklarının sorumluluğunu taşımaya çalışıyorlardı. Hırçın ve de inatçı kişiliği sayesinde bu yaşa kadar bekar kalmayı başarabilmişti. Özgürlükçü ruhu ise nüfuzlu bir eşin güvenli kolları altında esaretin süslü zindanında kalmaya henüz hazır değildi. Bu düşüncesi ise ailesiyle arasında açılan uçurumun gitgide büyümesine neden oluyordu.

"Neden beni olduğum gibi kabullenebilen bir ailem ve çevrem yok?"

Sorusu ise hep zihninin karmaşık duvarlarında asılı kalıyordu. İstediği tek şey, kendini keşfetmek ve de kendini geliştirmekti aslında. Yaşıtlarının altındakilere fikirlerini açmaya bile değmezdi. Çünkü her biri geleneklerinin onlara biçmiş olduğu yaldızlı hülyaların peşindeydiler: Bir senatörün eşi olmak, ona çocuklar sunmak ve de yeni moda, şatafatlı villalarda konforlu bir hayat sürmek... Bu anlamsız hayaller onun lügatında ise bambaşka anlamlara bürünüyordu: Gönüllü bir köleleliğe adım atmak, gösterişli bir hayatın göz kamaştıran yanıltılıcılığı içerisinde kendisi olmaktan çıkmak, büründüğü sahte rollerin esareti altında mış gibi yapmak...

Peki ya aşk neredeydi? Ya da böyle bir duygu var mıydı yeryüzünde? Sırf görüntü itibariyle konforu, itibarı seçen ve onurlu bir yaşam kisvesi altında evcilik oyunu oynayan, kocasıyla birlikte gösterilere, sirklere vb. katılan, sevgiden ve aşktan bir haber kadınlar ona nedense basit düşünceli geliyordu. Kendi sonununda bu şekilde olmasından ise ölesiye korkuyordu. Herhangi bir şey hissetmediği bir insanla bir ömür sürmek, ona sadakat gösterisinde bulunmak, onun kendisi için hazırlamış olduğu kalıba girebilmek için günbegün eğitilerek erimek ve de sırf olması gerektiği için ona çocuklar sunmak çok saçma ve ürkütücüydü. Bu sondan nasıl kaçacağını ise bir türlü bulamıyordu.

Onun istediği ise sadece onu gerçekten seven, gözlerinin içine baktığında neler hissettiğini anlayan, onu kendisi için düzeltmeye çalışmak yerine fikirlerini eleştirmeden onu olduğu gibi kabul eden bir eşti. Ya da böyle birisi olmayacaksa da çağının adına evlilik adı verdiği ve onlarca tanrı tarafından kutsandığı var sayılan görüntüsel birliktelikten ilelebet uzak kalmak daha yeğ idi.

Yaşadığı yer olan Zeugma kenti, ismini aldığı geçit ya da köprü kelimesiyle tam bir uyum içerisindeydi. İpek yolunun bu kentten geçiyor olması burayı iletişim ve ticaret yönünden güçlü hale getirmişti. Böyle olunca cepleri iyice şişen üst kademenin önde gelenleri ve tüccarlar, gösterişlerine gösteriş katmak için şehrin bakir yüzünü acımasızca değiştirip villalardan medet ummuşlardı.
Kafasındaki bu bilinçaltına atmak istemediği cesur düşünce sarmalı git gide devleşirken kendisini yine yenilikçi formda yapılan bu villaların yakınında buldu.

ZEUGMA'NIN SIRRI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin