16.BÖLÜM

970 96 10
                                    

İLKBAHAR 1997 ALEDA

Kitaplığın yan tarafındaki camlı bölmenin önünde öylece durdu. Büyükçe bir ahşap kutu, sergilendiği vitrinin arkasından ona gülümsüyordu. Halbuki bu kadar gizeme bürünen anahtarın sahibinin özel bir kasa, hatta bir tablonun arkasına felan gizlenen bir çelik kasa olmasını bekliyordu. Ama yine de her ne olursa olsun sevinç çığlığı atmamak için kendini zor tutuyordu. Bu zafer sevincinin manası hakkında ise aslında hiçbir fikri yoktu. Belki de anahtarı kullanabileceğine dair kendini tatmin etme dürtüsüydü, bunu hissettiren.

Vitrin kapağının tutacağını sanki evde yalnız değilmiş gibi, bir hırsız sessizliğinde ancak itinalı bir tavırla çekti. Beklediğinden daha ağır olan yarım metre çapındaki ahşap kutuyu çalışma masasına taşıdı. Ancak bir problem vardı. Şüpheci bir şekilde kutunun etrafını tekrar ivedilikle yokladı. Böyle bir hayal kırıklığı yaşayacağını asla tahmin edemezdi.

Yok artık. Bu kadar özenle yapılmış gizemli bir kutuyu açacak olan anahtar deliğinin olmaması mümkün müydü?

Üzerine karabasan gibi çökmeye çalışan bezginlikten sıyrıldı. Pes etmeye niyeti yoktu. Mutlaka bir amaç için yapılmış olmalıydı bu kutu. Böyle bir nesnenin dekoratif amaçlı yapılmış olması çok saçmaydı. Çok mu fazla anlam yüklüyorum acaba demekten kendini alamadı. Hem babası böyle anlamsız bir eşyaya neden gereksinim duymuş olsun ki? Dikdörtgen biçimindeki kutunun kenarlarını, köşelerini, üstünü ve altını tekrar tekrar gözleriyle yokladı. Fakat kasıntı bir şekilde ona sırıtarak bakan kutu, gizemini bozmamaya yeminli gibiydi.

Çalıştır kafanı Aleda. Gerçekten de aradığın bu mu? Ya buysa yapabildiğin bu kadar mı?

Diğer bir konu ise yakasına yapıştı. Yaptığı doğru muydu? Başkalarının mahremiyet bölgesine girmek ne derece etikti. Bu kişi babası bile olsa yaptığı davranışın kabul edilebilir yanı var mıydı?

Doğruluk duruma ve zamana göre değişir Aleda! Şüphe bir kere zihne sızmaya görsün, ondan kurtulana kadar susturamazsın, içinde veryansın eden kör sesleri...

Kutudan ve kendinden şüphe eden bir münakaşanın ortasında kaldı. Ancak bu kısır döngüden kurtulması uzun sürmedi. İçindeki dürtüyü körükleyen her neyse, tüm enerjisini toplayıp etrafı didik didik aramaya koyuldu. Tüm kapaklı dolaplara, raflara baktı. Ardından kitap arkalarını kontrol etti. Odadaki tablolarda dahil olmak üzere neredeyse bakmadığı yer kalmadı. Odanın içine yapılmış gizli bir bölmenin varlığından bile şüphe etti. Ancak yine dönüp dolaşıp kutunun yanında buldu kendini. Aniden gerçekleşen bir öğrenme vücut bulmalı mutlaka diye düşündü. Nasıl ki şempanzeler tavana asılmış muzları alamayınca oturup kara kara düşünürken sebze kasalarını üst üste koymayı akıl edebiliyorsa, o da bir şekilde bu kutunun dilini çözmeliydi.

Şimdiye kadar göz yordamıyla deneme yapmıştı. Fakat el yordamıyla herhangi bir deneme yapmak aklına gelmemişti. Aklına gelen bu fikirle birlikte, tüm duyularını açarak kutuyu parmaklarıyla keşfetmeye koyuldu. Her bir oymaya, çıkıntıya tek tek dokundu. Birkaç saniye sonra ortama çöken rehaveti bastıracak derece de duyulan bir çıt sesiyle, kalbine aniden pompalanan taze kanın heyecanıyla 'işte bu!' diye bağırdı. Hisleri onu yanıltmamıştı. Bastığı noktayla birlikte ince bir ahşap kepenk yukarıya doğru hızla kaydı. Gizli bir hazine bulmuşçasına şaşkınlığını bertaraf eden heyecanıyla birlikte, anahtar deliğini görünce derin bir nefes aldı. Ona göz kırpan anahtarı deliğe oturttu. Bir iki saniye süren bu işlem sırasında tüm ilikleri göreceği her hangi şeye odaklanmak için komut almış gibiydi. Kilitin dönmesiyle birlikte esaretten kurtulan kapağı yavaşça araladı.

ZEUGMA'NIN SIRRI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin