17.BÖLÜM

1K 104 9
                                    

İLKBAHAR 1997 ALEDA

Ancak bu böcekimsi duygudan derhal sıyrılması gerekiyordu. Bu bir doğa kanunuydu sonuçta: Güçlüler her zaman için güçsüzlere hakim olur! Toplumsal yaşantı içinde bu geçerlidir. Güçlü ve cesur bir duruş karşısında, hakimiyet ve söz geçirebilme kabiliyeti bir kat daha artar. Duruş birinci kuralken, dil ise ikinci kuralı oluşturur. İyi bir dille atağa geçmek, karşısındakini alt etmenin yarısı anlamına gelir.

Karşısındaki babası dahi olsa ezik bir ruh haline bürünmek, ona daha fazla zarar verecekti. Nasıl ki çevresinden gelebilecek tahribatlara karşı edindiği güçlü duruş kalkanı onu korumayı başarıyorsa, şu anda da böyle bir duruş sergileyebilmeliydi. Her ne kadar babası olsa da, sonuçta karşısında cevval bir hakim duruyordu. Özellikle de rollerini sık sık birbirine karıştıran bir baba...  Yani, haklı iken haksız duruma düşmekte vardı işin ucunda.

Destek aldığı yerden elini çekip vücudunu dikleştirdi. Gözlerine nüfuz eden suçluluk emarelerini sildi. Avcısına senden korkmuyorum mesajı veren ve onu iyi tanıdığını gösteren bakışları, düştüğü durumun acziyetini delip geçerken, tereddütlerini ise tuzla buz etti. Babası ise bu süre zarfında zihnine takılan soruların uçlarını iyice bilemişti. Aleda'ya haddini bildirmeliydi.

"Burada neler olduğunu derhal açıklar mısın? Özledim bahanesine sığınman sana yakışıyor mu Aleda!"

Babası Aleda kelimesini o kadar sert vurgulamıştı ki, bir an oda da fırtına estiği sanılırdı. Babasının öfkesini üzerine çekmekte iyi yapmadığının farkındaydı. Ancak bir kere hiç beklenmediği bir yerde film kopmuştu, geri adım atmamaya kararlıydı. Babasının sinirden kanlanan gözlerine kararlı bir şekilde baktı.

"Peki sen benden neler saklıyorsun baba? Her şeyi açıklamanın zamanı gelmedi mi?"

Tam olarak ne sormak istediğini bilmiyordu ama yine de bu blöfün işe yaramasını umut etti. Ve beklediği de oldu. Sert çıkışı ve sorgulayıcı tavrı karşısında, babasının yüzü hafif bir sarsıntı geçirdi.

"Ne demek istiyorsun! Karşında baban olduğunu unutuyorsun galiba. Bu ne şımarıklık."

"Ne demek istediğimi çok iyi anladın baba. Karşında küçük bir kız yok artık. Yıllardır beni ne ile oyalıyorsun? Annem hakkında bilmem gerekenleri öğrenmek istiyorum."

"Haddini aşıyorsun Aleda! Beni bu şekilde eleştirmeye hakkın yok! Annen bir başkası için bizi terk etti. Neyin peşindesin?"

"Bu kadar basit yani öyle mi baba. Yoksa Karen için mi annemi aradan çıkarmaya çalıştın? Annem iffetsiz bir kadın olamazdı. Evine ne kadar bağlı olduğunu ikimizde biliyorduk. Onun bizi nasıl sevdiğini kime sorsan anlatırdı. Ne olduysa o yaz oldu. Sahi o yaz neler oldu baba?"

Bir anda geçmişin tozlu sayfalarına giden babası, suçluluk duygusunun o baş edilmez mahkemesinde, kendini sorgularken buldu. Ancak sığındığı yalanın arkasından çıkıp şu anda sobelenmek, Aleda'nın güvenini yerle bir edecekti. Bir daha yüzüne bakmamasını kaldıramazdı. Geri adım atmamak en doğrusuydu.

"Beni bu şekilde sorgulama hakkını nereden alıyorsun Aleda! O günlerde ne durumda olduğumu hatırlamıyor musun? Şimdi karşıma geçmiş beni nelerle itham ediyorsun. Sen bir avukat olacaksın unutma. Hatta benim gibi bir hakim. Seni adaletli olmaya davet ediyorum. Senin bu odada olman ve benim şahsi eşyalarımı karıştırman için hiçbir haklı gerekçen olamaz!"

"Aslında buraya hayallerimin peşinden gidip Arkeoloji okumaya karar verdiğimi açıklayacaktım baba. Artık kuklan olmayacağım. O yana bu yana çekiştirip durduğun iplerimden kurtulup özgürlüğüme kavuşmak istiyorum."

ZEUGMA'NIN SIRRI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin