37.BÖLÜM: FİNAL Part1

941 93 13
                                    

Merhaba saygıdeğer okuyucularım. Kitabımızın finaliyle baş başa bırakacağım sizleri. Ancak uzun bölümleri sevmeyen biri olarak tek bölümün çok uzun olduğunu düşünerek iki bölüm halinde yayımlayacağım. Umarım tüm soru işaretlerini cevaplayabilmiştirim. Kusurlarım varsa affola...

Aleda, beklemediği bu soru karşısında bir an afalladı. Ancak gardını hemen indirmeye niyeti yoktu. Tuna için her ne kadar işkence olacak olsa da, onun nabzını son bir kez daha yoklayacaktı. Bu kadar naz da onun hakkıydı ne de olsa.

"Tam adamına sordun. Zamanında birbirine deliler gibi aşık olan iki insanın bahtsız meyvesi olarak bu soruyu olumlu yanıtlamam pek mümkün olmasa gerek."

"Kötü örneklerden yola çıkarsak bu konuda sınıfta kalmamız muhtemel. Daha olumlu bir pencereden bakacak olursan yanıtın ne olur? Tüm çiftleri sevgisiz ve mutsuz kategorisine koymamız gaddarca olmaz mı? Peki ideal bir birliktelik nasıl olmalı sana göre?"

"Klasik bir yanıt olacak ama aşk, anlık duyguları barındırır bana göre. Sonsuza kadar sürecek bir aşk tanımı kafama pek uymuyor. Özellikle de evlendikten sonra ilk günlerdeki gibi birbirine hala aşk ve sevgiyle bakan çiftlere denk gelmedim desem yeridir. Kitaplar, bizi realiteden çekip koparırken, büyülü bir dünyanın dizleri dibinde, ütopik aşkları büyük bir ustalıkla sunuyorlar bilinçaltımızın derinliklerine. Gerçek hayatta ise alış verişe dönüşen gerekli bir sistem halini alıyor evlilik olgusu. Çok istenen bir nesneye duyulan tutkunun sahibi olunduktan sonra değerinin yitip gitmesi gibi, o kişiye duyulan tutku da sönüp gidiyor zamanla. Ne de olsa eş cepte diye düşünülüyor. Ve koyvermişlik başını alıp gidiyor. Ya da öyle bir sahipleniyor ki eşler birbirlerini, sanırsın değerini kendi belirlediği bir eşyadan farksız. Durum böyle olunca da birbirlerinin avucunun içinde, özgürlüğünü yitirmiş, nefessiz kalan bir kuş misali can çekişiyor kadınlar, erkekler... Evlilikte evet, kadın ve erkek birbirini tamamlayan bütünün yarısı olabilirler ama her ikisinin de nefes almasını sağlayan özel alanları da olmalıdır. Birbirini kendi kafasındaki kalıba sokmaya çalışmak kadar çirkin bir eylem olabilir mi? Kısacası birbirinin sahibi olmak yerine, birbirinin gelişimi için özveride bulunmayı da bilen olgunlukla bakabilmeliler evlilik kavramına. Sevgili ya da nişanlı iken takılan o sevimli maskelerin birkaç gün ya da ay içinde yere düşüşü ve gerçek karakterlerin ortaya çıkışı sonun başlangıcı değil de nedir? Kadınlarda erkeklerde köprüyü geçene kadar tüm sevimli yönlerini evlilik öncesi çıkarmada oldukça maharetliler. Ne de olsa evlendikten sonra ben onu değiştirir, kendi kafamdaki kişiye dönüştürürüm ütopyaları çok garip. Bir de tüm olumsuzluklar içinde dünyaya getirilen çocukların durumu ise içler acısı. Ben her evli çiftin çocuk sahibi olmasına da karşıyım. Toplumsal bir zorunluluk olmamalı bu durum. Hatta çocuk düşünmeden önce çocuk yetiştirebilme potansiyeli mevcut mu diye eğitime tabi tutulmalı tüm çiftler."

"Dur bir soluklan Aleda. İçindeki birliktelik ve evlilik manifestosunu bir çırpıda özetledin resmen. Düşüncelerine sonuna kadar saygı duyuyorum ama çok karamsar değil misin bu konuda. Bu saydıklarını bütün evliliklere mal etmek acımasızlık olur bence. Sevgi, birbirinin özel alanına, isteklerine, zevklerine saygı duymakla başlar tabii ki. Tüm farklılıklarına rağmen ortak noktalarda buluşmayı başarabilmek asıl meziyet. Birlikte geçirdikleri her acı ve tatlı ânı, hatıra kumbarasına biriktirip canı istediğinde o kumbarayı açıp ortaya dökmek gerek. Ki anı biriktirmeyen insanlar için çocuklar büyüdükten sonra paylaşacak ne kalır ki? Mutlu bir yaşlılık dönemi geçirmek için de sevginin paylaşılması gerek bence. Maddiyat ya da mantık üzerine kurulan ilişki sonrası gelişen evlilikte bireyler ev arkadaşından öteye gidemezler. Bir eş, duruma ve duygulara göre sevgili, arkadaş, dost, çocuk olmalı. Yani bana göre her ne olursa olsun, sevgi paylaşıldıkça büyür Aleda..."

ZEUGMA'NIN SIRRI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin