10.BÖLÜM

1.5K 113 2
                                    

1997 İLKBAHAR ALEDA

Aleda, Tuna'nın bu pişkin tavrı karşısında ne diyeceğini bilemedi. Bir yanı yakasından bu kadar çabuk düşmediği için sevinirken, diğer yanı ise kafasını karıştırıp durduğu için ona kızıyordu. Tuna'nın aklından neler geçtiğini bilmemek ise sinirlerini bozuyordu. Karabasan gibi üzerine düşen bir gün, onu merakta bırakan bir sır ve de yıllar sonra hiç ummadığı anda karşısına çıkan karşılıklı platonik aşk yaşadıkları Tuna... Kendini savunmasız hissetmesi için yeterince nedeni vardı aslında. Bıkkın bir ifadeyle Tuna ile göz teması kurmaktan kaçınırcasına alelade yüzüne baktı.

"Amacın nedir Tuna? Bunca yıl sonra neden yanımdasın? Gerçekten de halletmem gereken o kadar çok iş var ki. Oyun çağını yeterince geride bıraktık değil mi, inan şu anda seninle oyun oynayacak vaktim yok."

"Sadece sana yardımcı olmaya çalışıyorum Aleda. Ne kadar dağılmış olduğun ortada."

"Yardıma ihtiyacım olduğunu da nereden çıkardın Tuna. Hem şimdiye kadar hiçbir konuda kimseden yardım almadım desem yeridir. Sadece talihsiz bir gün yaşıyorum o kadar. Üstesinden geleceğime emin olabilirsin."

"Farkında mısın bilmiyorum ama çantan bile yanında yok Aleda. Ben seni çocukluğundan beri hiç çantasız görmedim inan. Bu da demek oluyor ki; ya bir şeyler yolunda gitmiyor ya da başın fena halde dertte. Hem bu kadar gururlu ya da kibirli olmak zorunda değilsin Aleda. En azından bana karşı... Emin ol ki her insanın bazen tek başına halledemeyeceği durumlar ortaya çıkabilir. İnan ki kendi adıma gurur abidelerine sığınan biri değilim artık. Onları zamanla birer birer yıktım diyebilirim. Bunca yıl sonra aklım başıma geldi de denilebilir. Belki de bir şeyleri yoluna koymak adına yanına gelmiştirim kim bilir? Kaderci yanımı az çok bilirsin."

"Belki de sana karşı daha fazla gururlu olmak zorundayımdır ne dersin! Neyse unut bunu. Şimdi geçmişe dönüp saçma sapan tartışmamızı hatırlayarak sinirlerimin iyice yıpranmasını istemiyorum. Değiştim diyorsun ama bakıyorum da sivri dilinden hiçbir şey eksilmemiş Tuna."

"Biraz empati Aleda, sadece biraz empati dileniyorum senden. Yıllar sonra yanına gelip seninle karşılaşmak benim açımdan kolay mı sanıyorsun. Dediğim gibi en azından sana karşı gurur diye bir kırıntı kalmadı kalbimde. Seninle karşılaştığımda nasıl konuşmam, sana nasıl yaklaşmam gerektiğini bile kestiremezken seni kaza geçirmek üzereyken görmem alt üst etti beni. Saçmalamam normal değil mi sence de. Geçmişi silmek için ise neler vermezdim. Bu konuda sadece bana yükleniyor olman acımasızlık bence. Sen ne kadar kırıldıysan en az ben de senin kadar kırıldım ve hırpalandım. Annen hakkında söylediklerimi inan ki ben uydurmamıştım. Ailemden duyduklarımı canın yansa da sadece senin kandırılmana tahammül edemediğim için seninle paylaştım. Bu konuda bana zerre güvenmedin Aleda, doğruluk payının olabileceğini hiç hesaba katmadın bile. Ayrıca biz birlikte bir karar almıştık. Hayallerimizin mesleği olan arkeologluğu okumak için aynı yeri tercih edecektik. Ben sözümü tuttum ama sen hayallerimizin peşinden koşmadın Aleda. Saçma bir inat uğruna hukuk okumayı tercih ettin! Sakın seni suçladığımı düşünme Aleda, sadece benim de kırıldığım noktalar olduğunu bil istedim."

Derin bir sessizlik çöktü ortalarına. Yükselen seslerine dönüp bakan onca insan yokmuş gibi içsel muhasebelere girişmiş gibilerdi. Aleda, Tuna'nın canını bu kadar yaktığının farkında olmamanın pişmanlığını yaşıyordu. Sahiden de dört yıl önce annesi hakkında söyledikleri doğru olabilir miydi? Babası tarafından kandırılmış olma fikrini ne o gün ne de şimdi hazmedebilirdi. Böyle bir yalan üzerine hayatını kurmuş olma ihtimalini konduramıyordu babasına. Diğer yandan ise içi içini yiyordu. Ya doğruysa? Tuna'yı boynundaki kolyesini çıkarıp atar gibi hayatından savurup babasına güvenerek hata mı etmişti! Ama büyükbabası da onu bu yalanlar üzerine büyütmüş olamazdı. Buna katlanması olanaksız görünüyordu. Ancak Tuna'nın onu alt üst etmek için böyle bir yalan söylemek için ne gibi bir nedeni olabilirdi ki? O zamanlar her ne kadar birbirlerine aşklarını açıklayamamış olsalar da her şeyden öte sıkı dosttular. Yedikleri içtikleri, zevkleri ve hatta hayalleri bile ortaktı. Kafasına takılan sorulara geçmişteki soruların da eklenmesi onu alt üst etti. Kendini daha fazla savunacak gücü bulamadı kendinde. Her ne kadar yılların dargınlığı olsa da, Tuna'nın kendisine bir faydası olacağını düşünerek teklifini kabul etmek zorunda kaldı. En azından şimdiki sorulara cevap almasa da geçmiştekilere alabilirdi.

ZEUGMA'NIN SIRRI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin