18.BÖLÜM

988 106 15
                                    

İLKBAHAR 1997, ALEDA

Büyükbabası, duyduğu soruyla birlikte afallayıp kaldı. Şimdiye kadar bu konuyla ilgili Aleda ile konuşmamış olmak, onu huzurlu kılmıştı. Gerçekler, yıllanmış bir ağacın güçlü ve sağlam köklerinin altında saklı kaldıkça, insana geçici bir dış huzur verirdi. İçsel huzur ise hiçbir zaman misafiri olmazdı insanın.

Ancak şu anda, tüm neşesi ve huzuru kaçmıştı. Biliyordu ki, Aleda sebepsiz yere böyle bir şey sormazdı. Eğer yakaladığı bir şüphe varsa, ne yapar eder, onu gün yüzüne çıkarana kadar yılmak nedir bilmezdi. Düştüğü durum aynı zamanda onu ürküttü. Olayların gelişmesinde hiç bir suçu olmasa da, gerçekleri duyduğu andan itibaren bu durumu saklaması bile, suça ortak olduğu anlamına geliyordu. Aleda'nın bu konudaki bakış açısı ne olurdu ya da ona anlayış gösterir miydi, bunu kestirmek gerçekten zordu. Yine de biliyordu ki, hiç bir sır, sonsuza kadar saklı kalamazdı. Hayat denilen ve geri dönüşü olmayan tecrübe diyarı, bunu ona çok iyi öğretmişti. Safa yatmak bir noktaya kadar onu koruyacaktı. Akıllıca davranmak ise kısa vadede kırgınlık yaratsa da, uzun vadede ilişkileri sağlamlaştırmak için en iyi seçenek gibi görünüyordu.

Yüzündeki kaygılı buruşuk ifadeyi silmeye çalışırken, bir yandan da konuya nereden girmesi gerektiğini tasarlıyordu. Aleda onun gözünde o kadar kırılgandı ki, anlatacaklarıyla birlikte sonbaharın sararmış yaprakları gibi yerlere saçılmasından korkuyordu. Zaman kazanmak adına soruya soruyla yanıt verdi.

"Ne bilmek istiyorsun Aleda?"

Aleda, birkaç saniyelik sessizlik süresince, kafasına tonlarca ağırlık yüklenmiş gibi hissediyordu. Beynine üşüşen, aptal durumuna düşürülmüşsün, herkes senden bir şeyler saklıyor komutu, sabrının tükenmesine neden oldu.

"Herkesin bilip de benim bilmediğim nedir büyükbaba? Ben sadece hakkım olan gerçekleri öğrenmek istiyorum. Sonuçta o benim annem. Onunla ilgili her şeyi bilmeye ilk benim hakkım olduğunu düşünüyorum! Siz birbirinizi baba kız gibi severdiniz. Eğer annem bir haksızlığa uğramışsa bunu mutlaka senin bilmen gerekirdi, bilmekle de kalmayıp engel olman gerekirdi."

"Sakin ol prensesim. Benim bildiklerim ne kadar işine yarar bilmiyorum ama, yine de beni sakince dinle olur mu."

Heyecana kapılan Aleda yerinde duramadı. Sesi, bir çocuk uysallığında o kadar narin çıkmıştı ki.

"Şu an annemin nerede olduğunu biliyor musun yani?"

"Ah maalesef, keşke bilseydim tatlım. Bu bilgiyi seninle paylaşmayı ne çok isterdim bir bilsen. Senin güzel yüzünü güldürmek, benim için dünyalara bedel! Ancak birkaç yıl önce tesadüfi bir şekilde babanın bir açığını yakaladım. Ateşli tartışmalardan sonra yollarımızı ayırdık zaten. O günden sonra sadece bir kez birbirimizi gördük."

"Yani annemle ilgili bir konu sebebiyle mi yollarınızı ayırdınız?"

"Tam olarak öyle denilemez. Ancak sonrasında edindiğim bilgiler doğrultusunda kapı, annene kadar çıktı. Ama konu her ne kadar annen olmasaydı da, başka biri adına olsaydı da, kendini düzeltmediği sürece, yine babanla yollarımı, hiç tereddüt etmeden ayırırdım. Benim için dürüstlük, en önde gelen erdemdir bilirsin."

"Bilirim büyükbaba... Sözünü kesmek istemiyorum ama meraktan öleceğim, mesele neydi? Ne kadarı beni ve annemi ilgilendiriyor? Bir an önce öğrenmek istiyorum."

"İşte o kısım biraz çetrefilli Aleda. Öncelikle durumumu anlamadan beni yargılamanı istemiyorum. Hatırlarsın annenin ortadan kaybolduğu yaz, benimle birlikteydin."

ZEUGMA'NIN SIRRI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin