20.BÖLÜM

1K 97 9
                                    

Antik Roma ZEUGMA KENTİ
Lima

Lima'nın kalbi ürkek bir kuş gibi delice atıyordu. Bu ana kadar korkusuz bir savaşçı gibi savaştığı meydanlarını cesurca geride bırakmıştı. Şimdi ise her şeyin bittiğinin sinyalinin veren o kalbindeki dehşet verici korku, cesaretini kökten kesmişti sanki. Titreyen elleri Adras'ın ellerini acıtırcasına sıkıyordu. Yankılanan ses gittikçe onlara doğru yaklaşırken, fare kapanına sıkışmışçasına yerlerinden bir adım dahi oynayamıyorlardı.

Sonra birisi onları itelemiş gibi içgüdüsel bir hareketle, tüm güçlerini toplayıp tekrar koşmaya başladılar. Karanlığın yer yer onlara tuzak kurduğu tökezlemelerle birlikte henüz birkaç metre daha koştular ki ormanın sessizliğini bir bıçak gibi kesen ses kendini yineledi.

"Durun! Yoksa sonunuz gelecek!"

Adras Lima'yı durdurdu. Ay ışığının yansımasıyla birlikte görebildikleri kadar birbirlerinin gözlerinin içine baktılar. Çaresizliğin hazin tablosu ikisinin de harelerinden okunuyordu. Lima hala neden bekliyoruz mesajını almak istemeyen Adras'a sitemle baktı. Ona göre kaçmaya çalışmak en iyi çözümdü. Adras ise bunun iyi bir fikir olmadığını biliyordu. Ses çok yakınlardaydı ve kendilerini savunacak herhangi bir nesneye sahip değillerdi. Sanatçı ruhu ise hiçbir zaman şiddetten yana bükülmemişti. Kaçsalar emindi ki herhangi bir delici ya da kesici aletle avlanacaklardı. Bu şekilde ise zaman kaybettiğinin farkındaydı. Bu durum içten içe onu kahretse de elinden daha iyisinin geleceğinden emin değildi. Lima'ya herhangi bir zarar gelmesi demek, kendini sonsuza kadar affetmemesi için büyük bir nedendi. Kendi canı ise Lima'nın hayatı yanında bir hiçti.

Birkaç saniye içinde tüm bunları düşünen Adras, bana güven anlamında Lima'nın narin parmaklarını sıkarak burukça gülümsedi ona. Nefesini enselerinde hissedecek kadar yakınlaşan kişi ise sabırsızca emrini savurdu boşluğa.

"Arkanızı dönün!"

Hala elleri birbirine kenetlenmiş bir şekilde olan iki sevgili, üzerlerindeki korkuyu sirkelemeye çalışarak arkalarını yavaşça döndüler. Etraf yüzleri seçilmeyen birkaç kişi tarafından meşalelerle aydınlatılmıştı. Lima ışıkla birlikte iyice seçilen yüzü gördüğündeki ilk şoku atlatmakta gecikmedi. Bu şok yerini tiksintiyle bakan gözlere bıraktı. Daha birkaç saat önce sözde nişanlandığı Aleksandros karşısında nefret abidesi gibi dikiliyordu. Aleksandros ise Lima'ya, ben sana bunun hesabını sormaz mıyım, türünden bir bakışla iliklerine kadar ürpertecek haşin bir bakış attı.

Adras ise karşısında gördüğü kişiyle birlikte şaşkınlığını gizleyemezken, neler olduğunu hala algılayamamıştı. Evini ona teslim eden ve her sanat eserini büyük bir titizlikle inceleyen müşterisi karşısında duruyordu. Durumu anlaması ise uzun sürmedi. Bu kişi Lima'yı elinden almaya çalışan kişiden başkası değildi. Delici bakışlar karşısında mahcubiyet duymasını bekleyen ve ona sahibine ihanet ediyormuş gibi ezici bir tavır takınan bu kendini bilmez kişi karşısında vücudunu dikleştirdi. Hiç olmadığı kadar kendini güçlü hissetti.

"Çekil yolumuzdan! Gördüğün gibi Lima tercihini yaptı ve benimle olmak istiyor!'

Böyle cesurca bir giriş beklemeyen Aleksandros ise bir an sarsılsa da çabucak toparlandı. Toplumun ona atfettiği o bencilce tavırla bu ihanetin bedeli altında kalıp gururunu ezdirmeye hiç de niyetli değildi.

"Lima'nın ismini ağzına almaya nasıl cüret edersin! İşlediğin suçun bedelini kavrayamayacak kadar ahmaksın anlaşılan!"

"Eğer sizin gözünüzde birbirine seven iki insanı ayırmaya çalışmak suç değilse kendinizden şüphe etmelisiniz! Lima'nın sahibi değilsiniz. O tercihini çoktan yaptı. Size ise bu duruma saygı duymak düşer!"

ZEUGMA'NIN SIRRI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin