31.BÖLÜM

990 88 11
                                    

İLKBAHAR 1997, ALEDA

Sabahın erken saatlerinde gözlerini araladı. Dün geceki düşünce sağanağına rağmen kendini bu derece dinç ve umutlu hissetmesine şaştı. Günlerdir adeta üzerine yapışmış olan kıyafetlerini sırt çantasındakilerle değiştirdi. Saçlarını balerin topuzu yaparak, ensesinde bıraktığı bir tutam saçı, itina ile ördü. Ucuna ise karanfillerin ortasına yerleştirdiği renkli tahta boncuklardan oluşan ve en uca ise tarçın çubuğu ekleyerek yaptığı, yirmi santimlik sarkıt tokasını, örgüsüne taktı.

Kimseyi uyandırmamaya gayret ederek sessizce verandaya çıktı. Bambu koltuğa, bağdaş kurarak bir guru edasıyla oturdu. Güneşin ufuk çizgisinden koparcasına harikulade bir şekilde nazlı nazlı kendisini göstermesini hayranlıkla izlemeye koyuldu. Çiçekler ise miskin uykularından uyanırcasına yavaş yavaş açan taç yapraklarıyla güneşe gülümsemeye hazırlanıyorlardı. Ağaçlar yapay ışıkların gölgelerinden sıyrılırken, kuşlar ise şen sesleriyle güne merhaba şarkılarını mırıldanmaya başlamışlardı. Geceden kalan toprak ve taze çimen kokusunu içine çekip kollarını geriye doğru esnetti. Doğanın bu muhteşem uyanışı karşısında istemsizce gevşeyerek gülümsedi.

"Hissediyorum; her şey güzel olacak!"

Neden böyle düşündüğüne dair bir fikri yoktu aslında. Doğa ile bütünleşen bu muazzam mahremiyeti bölen ise Tuna oldu.

"Günaydın, baya erkencisin. Bu hava adamı çarpar söyleyeyim. Bekle sana şal getiriyorum hemen."

Birkaç saniye sonra tekrar görünen Tuna, şalı Aleda'ya uzattı.

"Teşekkürler Tuna. Sana da günaydın. İnanır mısın bugün içim kıpır kıpır..."

"Bunu duyduğuma sevindim. Günlüğün devamında seni hoşnut edecek detaylar saklıydı galiba."

"Maalesef, bir arpa boyu yol bile ilerlemiş sayılmam Tuna."

"Nasıl yani? Kusura bakma sabah sabah seni de sık boğaz ediyorum. İstersen kahvaltıdan sonra konuşalım."

"Yoo bir önemi yok saatin. Geldiğim noktayı hatırlıyorsundur. Annemin mistik yolculuklarını ve işlerin ucunun babama kadar gelişini..."

"Evet..."

"Nasıl diyeceğimi bilemiyorum ama gerçek şu ki babam denilen adam, tarihi eser kaçakçılığı işine bulaşmış...

"Ne diyorsun!"

"Anneme yaptıklarından sonra aslında bu duruma şaşırmamak lazım. Bu durumu mistik yolculukları aracılığıyla öğrenen annemi susturmak adına adice bir yöntemle ona deli damgası vurarak ortadan kaldırıyor işte..."

Aleda tüm detayları, neredeyse nefesini tutarak ve o anları kendisi yaşamış gibi anlatmaya koyuldu. Tuna ise ağzı açık bir şekilde onu dinliyordu.

"Peki rüyandaki kadın bu durumda tam olarak ne istiyor senden?"

"Orasını tam olarak bilmiyorum ama bir an önce Gaziantep'teki kazı alanının işlevliği ile ilgili bir şeyler yapmamız gerekiyor. Gece bu konuyu çok düşündüm Tuna. Neler yapabiliriz sence?"

"Orada okuyan arkadaşlarım var. Bildiğim kadarıyla birkaç yıldır kazı da yapılıyor. Saat biraz ilerleyince arar, detayları öğrenirim."

"Resmen içime su serptin. Çok teşekkür ederim. Yani babam olacak adamın aldığı dava bu durumda geçerliliğini yitirmiş mi oluyor?"

"Orasını bilemem Aleda. Sonuçta bu tür yerlerde tek bir kazı alanı olmayabilir. Aradan uzun bir zaman geçtiğine göre... Kim bilir belki davanın seyri değişmiştir ya da dava hükmünü kaybetmiştir, bilemiyoruz ki. Onlara vereceğimiz bilgi, birçok gün yüzüne çıkmamış gerçeği önlerine serebilir. Ancak bir problem var..."

ZEUGMA'NIN SIRRI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin