5.BÖLÜM

2.8K 186 21
                                    

Antik Roma ZEUGMA KENTİ
Lima

Lima, kendinden emin hareketlerle çıktığı evine dönerken, nedensiz bir şekilde huzursuz olduğunu hissetti. Bu heyecanla karışık huzursuzluk aslında tatlı ve ince bir sızının dışavurumu gibi bir şeydi. Suçluluk psikolojisine dönüşen hisleri ise emindi ki dikkatleri üzerine toplamasına yetecekti. Çocukluğundan beri bu tür durumlar, çevresine karşı istemsizce yumuşak bir karaktere bürünmesine neden olurdu hep. Durumunu ev halkından gizlemek için ise olabildiğince kendi gibi olması gerekiyordu: Evin hırçın ve dikbaşlı deli kızı!
Neden bu derece tedirgin olduğunu ise bir türlü çözemiyordu. Sadece bir anlık bir etkileşim beton gibi sandığı sarsılmaz bünyesini alt üst etmeye nasıl da yetmişti.

Bir yandan bunları düşünürken diğer yandan ise ismini defalarca tekrar ettiği genç adamı düşünüyordu. Adras... İsminin bile kendine özgü bir havası vardı.

Oldukça kibar tavırları ve asil duruşu, hiç beklemediği bir anda sağanağa yakalanmışçasına onu etkisi altına almıştı. Etrafındaki insanlar, onun izin verdiği kadarıyla ona yaklaşabilir ve de onunla bir şeyler paylaşabilirdi. Hemen hemen tüm aile, akraba ve arkadaş çevresi onu bu şekilde kabullenmeye mahkum kılınmıştı tarafınca. Ya peki iliklerine kadar onu garip ve daha önce hissetmediği bu duygu yoğunluğu ile baş başa bırakan o genç adam, bu set halkasının kaçıncı sırasında yer almalıydı? Ya da o mağrur setlerin olması bile gereksiz miydi ona karşı?
Peki yıllarca hasretle beklediği ve gecelerce hayalini kurduğu ete kemiğe bürünmemiş olan ütopik sevgilisi o olabilir miydi?
Bazı geceler onu farklı farklı yüzlere bürürdü ama bir türlü istediği yüzü bulamazdı. Ya bu gece gördüğü yüz, hayalini bile kurmakta zorlandığı, herhangi bir kalıba dökemediği ve de kafasına bir türlü oturtturamadığı, aradığı o hayali yüzün izdüşümü olabilir miydi?

Zihnindeki bu düşünce mahkemesinde duygularını saatlerce de yargılasa bile bir sonuca varamayacağından emindi. Eve doğru yaklaşırken günün ise hiç ummadığı bir şekilde ağardığını fark etti. Hiç bir gece kaçamağında vaktin bu kadar çabuk geçtiğine şahit olmamıştı. Sınırlı vaktini nerede ve nasıl harcadığının ise farkında bile değildi.

"Güzel vakitler çabuk geçiyor olmalı Lima! Biraz daha oyalanırsan yakalanman an meselesi. Duygularının vahimliği ortada, bir de buna ailenin yargılayıcı sözleri eklenirse işin içinden kolayca sıyrılman zor görünüyor!"

İç sesinin komutu ile birlikte itaatkar bir tavırla adımlarını iyice hızlandırdı. İç güdüsel bir hareketle sanki tozlu bir yolda yuvarlanıp kirlenmişçesine kıyafetini silkeledi. Güvenli sığınağı ve sırdaşı olan ağacına yaklaşınca pelerinini çıkarıp erkek kardeşleriyle arasındaki farkı kapatmaya çalışırcasına tüm bekar genç kızların giyinmek zorunda kaldığı ve onlara bekarlık alameti yükleyen saçma kıyafetini düzeltti. Uğuru saydığı ve sadece kendisine ait olduğunu hissettiren ve de birçok mahremiyetini gizlediği dilsiz dostundan şans diler gibi ağacının yaşlı gövdesine dokundu.

"Her şeyin güzel olması için enerjini benden esirgeme Concus..."

İlk çocukluğundan beri bu ağaç onun tek arkadaşı, dostu hatta sırdaşı olmuştu. Aralarında oluşan bu tuhaf hatta tılsımlı duygusal bağı hiçbir zaman, anlama dökmek gibi bir gaye edinmeye gerek duymamıştı bile. Ulu ağacıyla belli periyotlarda buluşur, ona içini döker ve evinde saklamak istemediği anılarını, değer verdiği eşyalarını sadece kendisinin keşfettiği yukarlarındaki kovuğuna saklardı. Onu eleştirmeden ve ötekileştirmeden huzur veren güvenli dallarında saatlerce vakit geçirirdi. Ona göre çevresine inat, onun farklı olduğunu daha doğrusu normal olduğunu kabullenen tek varlıktı bu evrende. Hatta ona Concus ismini vermesindeki gayede bu idi: Gizleyen, örten, saklayan...
Öyle ki Concus'un yanında değilken bile onun ruhu hep onunla birlikte gezerdi. Konuşmaya ihtiyaç duyduğunda yanında o varmış gibi sıkıntılarını paylaşırdı. Kısacası kendi bedenine ilintilediği ikinci ruhu gibiydi Concus...

ZEUGMA'NIN SIRRI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin