28.BÖLÜM

967 101 6
                                    


Sakin kalabilmek adına, odadaki tüm oksijeni ciğerlerine çekercesine yine derin bir nefes alarak masaya oturdu. Kalbini annesinin varlığı ile doldurarak, vücuduna hakim olmaya çalışan heyecanı katlayıp rafa kaldırmak için gayret gösterdi. Annesine yaklaştırabilecek her bir detayı kaçırma lüksünün olmadığı düşüncesi, bir miktar olsun rahatlattı onu. Yazılanları bir çırpıda okuyup her şeyi öğrenme isteği ile kaldığı yerden devam etti.

"Gaziantep'e neden gittiğimizi, sınırsız bir şekilde harcanan paranın nereden geldiğini, daha iyi anlar durumdaydım. Belki de iş seyahati diyerek gittiği yerler de; Gaziantep ile yurtdışı arasında mekik dokumaktı. Tüm kavgalarımız, ona duyduğum şüpheler, cevapsız kalan sorularım ve inatla onun bana karşı suçlayıcı yaklaşımları, boşuna değildi demek ki. Haklı çıkmamak için halbuki neler vermezdim. Ancak Lima sayesinde üçüncü gözüm açılmıştı. Lima ile yaptığımız tüm o yolculukların ve onun kanayan yarasının kapısı; eşimin tarihi eser kaçakçılık işine bulaşmasına çıkıyordu.

Tüm ayrıntıları öğrenmek için içimde hakim olamadığım deli bir enerjiyle kendimi her şeyi ince eleyip sık dokumaya adadım. Eşimin girmemize kesinlikle karşı koyduğu, kutsal bir mabet gibi üzerine titrediği çalışma odasına girmenin yolunu bulup, tüm belgelerini, eşyalarını didik didik ettim. Karşıma ise yüklü miktarda para, çekler, değerli taşlar ve mücevherler ve de büyük bir ustalıkla saklamaya çalıştığı, aldığı o dava çıktı. Ayrıntılar ise beni dehşete düşürmeye yetti. O bölgenin kazı alanı olarak kullanılmasına katiyen karşı çıkan bir davayı üstlenmişti. Yüzlerce sayfayı aşan savunmayı gözlerimin ağrısına aldırmadan kaç kez okudum bilmiyorum. Sonuç ise, kırk dereden su getirilerek o bölgenin kazı alanı olarak kullanılması konusundaki itirazlara dayanıyordu. Anladığım kadarıyla bu konuda gizli bir örgüt ya da bir devlet tarafından, kukla olarak kullanılmaya başlamıştı. Kim bilir belki de gönüllü bir kuklalık söz konusuydu bu olayda... Çünkü, bu durum işine gelmiş olma ki, tekliflere boyun eğip olayı lehine çevirmiş ve durumdan çıkar elde etme yoluna gitmişti. Bunu anladığımda çılgına döndüm. Halbuki ülkesini ve onurunu her türlü değerin üstünde tutan bir insan için bunlar, kabul edilebilir şeyler değildi.
Kabul ettiği bu haksız davanın manasını anladığında, insanın tüyleri ürperirdi: Bir yandan tarihi eserlerin yurtdışına akışını sağlamak için sağlam dayanaklar oluşturuyor, nüfuzuna güvenip belki de bu işi kendi eliyle yapıyordu. Diğer taraftan ise ülkenin köklü geçmişini gün yüzüne çıkarmanın yolunu tıkayıp arkeolojik zenginliğimizi insafsızca kör çıkarlar uğruna heba edip, tarih sahnesindeki yerimizi yerle bir ediyordu. Neresinden bakılırsa bakılsın bir vatan hainiydi o. Ona tiksintiyle yaklaşmam ve adalete teslim etmem için her türlü kanıt vardı artık elimde.
Ancak Aleda'nın statü aktarımı yüzünden düşeceği durumu düşününce verdiğim bu fevli karardan derhal vazgeçtim. Babasının günahlarını çekmek neden ona düşecekti ki? Kızımın, bir kaçakçının, hırsızın, piyonun ya da vatan haininin; adı her ne olursa olsun, bu damgayı yüklenmesine bir türlü gönlüm razı olmuyordu. Zor bir ikilemin ortasında kalmıştım. Tabiri caizse elim kolum bağlanmıştı.

Peki ya Lima?
Ona dürüstlük borcum yok muydu? Aylarca beni olduğum dünyadan çekip ilginç tecrübelerle baş başa bırakan ve benden yardım isteyen bir kadına karşı susup dilsiz şeytana uymam; ihanet olmaz mıydı? Davasındaki haklılığı su götürmez bir gerçekti. Bana gösterdiği hayatının özetinde bile ne kadar acı çektiği belli oluyordu. Onun geçmişini kirli ellere teslim etmek ne derece etik ti?
Hem tüm olanları sineye çekmek demek, eşimle suç ortaklığı yapmakla eş değer değil miydi? Ülkesine hainlik yapanlar arasına katılmaz mıydım böylelikle. Vicdanımın seslerine nasıl sağır olacaktım bir ömür boyu?

Yönünü kaybeden bir dağcı gibi hissediyordum. İşin içinden çıkmak, çığ altında kalmış bir insanın karı hangi yöne kazacağına karar vermesi gibi bir şeydi. Eğer ki toprak yönünü bilmeden seçersem, boşuna kürek çekmiş olacaktım. Kafam o kadar karışıktı ki...

ZEUGMA'NIN SIRRI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin