8

1.9K 109 67
                                    

Başımı tavana kaldırdım "al beni yanına anne ya da öldüreyim kendimi... Kendimin Azraili olayım beni tekrar doğur. Fakat kaderim bu sefer mutlu çocuklar gibi olsun!" kolumda bir acı hissettiğimde hemşireyle göz göze geldim. Gözlerim yavaşça kapandı.

---------------------—-----------------------
"gel... Tutun bana Efsar... Yavaş!" müdirenin uzattığı eli geri çevirdim. Bir hafta raporum vardı fakat beni nereye götüreceklerini bilmedikleri için okula getirmişlerdi.

Sallana sallana yürüyordum. Yatakhaneye girdik, Faris bey, merdivenleri çıkarken tutunmam için kolunu uzatmıştı. Tırabzanlara tutunup, yavaş yavaş çıkıyordum.

Odamın önüne gelince müdire kapıyı açmış ben de içeri girip hemen yatağa oturmuştum. Faris bey kapıyı kapattı ve yanımıza geldi. Müdire bir not defteri ve kalem tutuşturdu elime "Efsar... Sana ne olduğunu anlatmak istersen..." defteri hızla yere fırlattım.

Bana dilsiz muamelesi yapamazlardı. İllaki birkaç güne kendimi toparlayıp konuşacaktım. Ne bu kaleme ne de deftere ihtiyacım vardı. Müdire kendini tutamayıp ağlamaya başladığında odadan çıktı.

Faris bey yanıma geldi ve oturdu. Sanırım nöbetleşe çalışıp, beni delirtmenin yollarını arıyorlardı. Ceketinin cebinden bir kalem çıkardı. Siyah, altın işlemeli bir kalemdi. Üzerine "İki Gözüm" yazıyordu.

"biliyor musun bunu bana babam çocukken vermişti. Arkadaşımla kim bardağı ağzına sığdırır oyunu oynuyorduk. Bardak çatlakmış, ağzıma sığdırmayı başardım ama kırılınca dilim parçalanmıştı." yüzümde bir tebessüm oluştu ama o hâlâ önemli bir devlet meselesi anlatıyormuş gibi ciddiydi.

"sonra beni hastaneye götürdüler. Doktorlar dilime dikiş attı falan... Bir ay konuşamadım. Babam da o bir ay içerisinde bana bir defter ve kalem verdi, ben de onlarla o şekilde iletişim kurabildim." kalemi elime almıştım "ve tabii buna da ihtiyacın var!"

Kendi defterinin aynısını almıştı bana. Defteri elime aldım "şey hediyesi olarak kabul edebilirsin şey yani..." defterin kapağını açtım ve "özür hediyesi mi?" diye yazıp ona gösterdim. Okuyup başını salladı "aynen ondan işte."

Bana doğru dönmüştü "şimdi rica ediyorum Karahan paylaş benimle... Sana ne oldu?" bakışları eskisi gibi değildi ama hâlâ donuktu. Kalemi sıkıca kavradım. Sen yalan kraliçesisin Efsar, uydur bir şeyler "okuldan çıkış yapmıştım. Durağa doğru yürürken iki kişi çantamı almaya çalıştı. O sürtüşme esnasında da bu hale geldim. Sonra okul yakın olduğu için yardım alacak birini bulurum diye düşünüp okula kadar geldim ama orada bayılmışım."

Defteri ona uzattım. Her bir satırı okurken kaşları daha da çatılıyordu. Başını kaldırdı "peki sırtındaki izler... Onlar ne?" defteri bana geri uzattı "çocukken bir yerlerini kesen sadece siz değilsiniz!" yazdığım şeyi görünce keskin çehresi yumuşamıştı.

"bak eğer biri sana bir şey yaptıysa bana anlatabilirsin. Ben senin sadece öğretmenin değil destekçinim de!" anlaşılan bunun aklı doktorun dediklerinde kalmıştı "merak etmeyin doktorun dediği gibi bir şey başıma gelmedi." okuyunca başını salladı.

Ceketimin cebinden telefonumu aldı. Şaşırmıştım. Telefonumu açtı ve bir şeyler yapıp geri uzattı "her ne olursa olsun en ufak bir şeyden korksan ya da şüphelensen bile beni hemen ara. İsmi ben yazmıyorum senin muhteşem hayal gücüne bırakıyorum."

Telefonu aldım ve isim bölümüne 'bay Lapacı!' yazıp kaydettim. Defteri tekrar kucağıma bıraktı "sana ailenle konuşmak istediğimi söylediğim zaman neden onların öldüğünü bana söylemedin?" omuz silktim "acıyıcı bakışlardan nefret ediyorum çünkü!"

UYANIŞ Where stories live. Discover now