17

1.4K 89 27
                                    

Efsar:

O manyak Ahmet, kardeşime verdiği ilacın aynısından göndermişti sanırım. Aptal herif önüne gelene zarar vermekten çekinmiyordu.

Faris beyi zorla diz çöktürmüşlerdi ve dört kişi birden tutuyordu  "adamsanız tek tek gidin!" demek istiyordum. Adamsanız tek tek gelin diyemezdim çünkü kendimi tehlikeye atmış olurdum.

İğneyi neredeyse batırmak üzereydi. Ona vakit kazandırmalıydım. Hadi Efsar sen yaparsın... Hadi! Tüm gücümü topladım ve dikkatlerini dağıtmak için "hayır!" diye bağırdım.

Allah senin de belanı versin pis Lapacı.
O kadar zaman sonra konuşmuştum ama zevkine varamadan yine acı çekiyordum. Ağzıma bir kan tadı gelince yüzümü ekşittim.

Faris beye taraf baktığımda gözlerim dolmuştu. Benim için önemli olmaya başlayan insanlara acı çektirmekten neden hoşlanırdı ki bir insan?

Süleyman denen adam tekrar iğneği Faris beye yaklaştırınca ne yapmam gerektiğini planlamıştım bile.

"lüt... Lütfen onu de.. Değil, beni al... Lüt... Lütfen!" çaresiz bir kız gibi adım adım ona yürüyordum.

Faris beyin sesinde bir neşe vardı "Efsar! Efsar sen konuştun." yok farkında değildim iyi ki söyledin! Onun ne dediğinin yeni farkına varmıştım. Efsar demişti bana. Tanıştığımız ilk günden beri söylemediği ne ucubesi kaldı ne pisliği ne de cadısı. Fakat ilk defa adımı söylemişti.

İğneği boğazından çekti ve bana baktı, bir adım yaklaşmıştı bile. Bense elimden geldiği kadar çaresiz olmaya çalışarak ona doğru milim milim yürüyordum.

"demek seni alayım ha?" hayır ya! Dikkatlerini dağıtmıştım işte bir şey yapsana be adam! İçim şişmişti yemin ederim. Süleyman neden bana yaklaşıyordu? Eğer bu Lapacı yüzünden bana bir şey olursa ölsem bile ruhum rahat bırakmaz, musallat olur, her gece gider ödünü patlatırdım.

Süleyman tam önümde durmuştu "demek bu iğneği sana yapmamı istiyorsun?" ne alakası var canım? Niye göz göre göre kendimi ölüme atayım ki?

"tamam, isteğini kabul ediyorum o zaman!" normalde kötü adamlar denileni hemen yapmazdı ya! Faris beyi hâlâ tutuyorlardı fakat kurtulmak için çırpınıyordu.

Bunlar beklemediğim hareketler yiğidim kendine gel aman tırnağın falan kırılır da sonra ne yaparız. 'sen bekle ben bizi buradan kurtarayım sonra sana süt ısıtırım.'

"onu rahat bırak! Gitmesine izin ver derdin benimle." neyin kafasını yaşıyor bu adam? Ayağıyla sağ taraftakini yere düşürse, arkasındakinden kolunu kurtarır. Sol taraftakinin silahını alıp, hepsine ateş edebilir ama o dramatik bir ortam yaratıp "onu değil beni öldür!" demeyi tercih edecek kadar... Neyse!

Süleyman keyifle gerildi "uzat öyleyse kolunu. Bakalım gerçekten onun için ölmeyi göze alacak mısın!" tabii ki hayır.

Hiçbir kuvvet canım kendime zarar verdirtemez ama ne yapmam gerektiğini bildiğim için kolumu uzattım. Sülaymanın kaşlar çatılmıştı. Kazağın kolunu yukarı çektim ve yüzüne bakmaya başladım.

"yapma... Efsar yapma!" Faris beyi dinlemeyi tercih etmiyordum. İğneği koluma yaklaştırdığı an kolumu çektim ve tırnaklarımla bileğinin orta kısmına basıp, damarını ezdim.

Enjektörü yere düşürmüştü. Silah patladığında yere yattım ve kendimde bir şey var mı diye baktım. Şükür ki yoktu. Yerden aldığım enjektörü Süleymanın boğazına batırdım ve ilacı enjkete ettim.

Boynunu tutup "sen ne yaptın?" diyerek bağırdı. Adamlar şaşkın bir şekilde Süleyman beye bakarken, Faris beye bağırdım "hocam!" cidden bu kelimeyi kullanmış mıydım?
Bu kelime Faris bey demekten daha kolaydı ve şu an bana vakit kazandıracaktı.

UYANIŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin