38

1.3K 75 1.6K
                                    

Faris:

Efsarın doktoruyla birlikte en alt kata inmiştik. Uzun ve sessiz koridorun sonundaki morg yazısına takıldı gözlerim. Efsar gerçekten ölmese oraya beni götürmemek için bir sürü bahane bulması gerekirdi öyle değil mi? Fakat bu adam beni usulca buraya getirmişti.

Morgun önüne geldiğimizde bana döndü "benim hastalara bakmam gerekiyor. Lütfen siz burada bekleyin, ben bir görevli göndereceğim." duvara yaslandım çünkü düşecekmiş gibi hissediyordum.

Doktor gittiğinde koridor iyice sessizdi. Mavi kıyafetli bir adam bana doğru yaklaştığında yüreğim ağzımda atmaya başlamıştı.

Kalbim etimi yarıp da dışarı çıkacakmış gibi atıyordu. Demir kapıyı sola doğru çekerek morgun kapısını açmıştı.
İçeriye bir adım atmıştım. Bedenim bir kum torbası gibi yere yığılmak üzereydi. Bir adım daha ve bir adım daha... Ölüme yaklaşıyordum sanki.

"vefat eden hastanın ismi neydi?" diye soran yaşlı adama bakmadan bütün çekmeceleri inceledim. Burada bir yerdeydi yani öyle mi? Hiç inanmam... Ne delilik!

"Efsar Kurtbey." dedim sessizce. Adam etiketlerde yazan isimlere göz atarak ortada ve en solda duran morg çekmecesini kendine doğru çekti.

Bir beden yatıyordu orada! Çıplak bedeninin sadece bir kısmını saran beyaz bir parça bezle örtülmüştü üstü. Uzun ve gür saçları omuzlarından karnına doğru dökülmüştü.

Düğüm düğüm olmuştu boğazım. Burnumun direği sızlıyordu... Gözlerimi kırparak akan yaşların görüş alanımı açmasına izin verdim. İkide bir bulanıklaşıyordu ona bakarken gözlerim fakat ben onu duruşundan bile tanırdım. Bu gerçekten Efsardı.

Duvara tutundum ve feryat figan bağırmak isteyen yüreğimi susturacak yanına gittim. Uzun kirpikleri elmacık kemiklerine değiyordu, dudakları beyazlamıştı. Vücudu bir ölü gibi olsa da tuttuğum eli ölmüş birine kıyasla sıcaktı.

Aynı morga girip kardeşimin elini de tutmuştum çünkü. Onun eli, ayazda kalmış bir mermer parçası gibi yakmıştı elimi. Fakat Efsarın eli sadece soğuktu... Tıpkı bakışları gibi.

Sadece üşümüş ve uyuyan bir insandı işte "acaba onu buradan çıkarsam sorun olur mu çünkü o üşüyor hasta olur?" yüzünü inceleyerek saçlarını okşadım "isterseniz çıkalım bu kadar yeter!" diyen adama baktım kısa bir süre "yok olmaz gidemem ki! Onu bırakmam ben, soğuk burası üşür!" diyerek ceketimi çıkarmıştım.

"bu kadar yeterli lütfen çıkın. Kurallara karşı gelemezsiniz." dedi fakat aldırmadım.
Üstüne örttüm ve alnını öptüm "ısınırsın şimdi merak etme." adam dışarı çıktığında Efsara döndüm "bak o da anladı yaşadığını şimdi seni çıkarmak için sedye getirmeye gitti." diye fısıldadım kulağına.

Gözleri açık olsa asla izin vermeyeceği bir hareket yaptım ve buz gibi soğuk yanağına hafifçe bastırdım dudaklarımı "merak etme izin vermem seni benden almalarına."

/////////////////////////////////////////////////////////

Elleriyle omuzlarını ısıtmaya çalışırken içeri giren güvenlikler geçen sefer onu odadan çıkaran güvenliklerdi. Faris onları görür görmez Efsara daha sıkı sarıldı "bu sefer gitmem. Tekrar yalnız bırakmam onu, gitmem." diyerek bağırdı ve dizlerinin üstüne çöktü.

Alnını, Efsarın eline yasladı ve iç çeke çeke ağladı. Gözlerini sımsıkı kapatmıştı. Güvenlikler de onu tanıyınca birkaç dakika daha kalmasına izin vermişti.

Başını yukarı doğru kaldırdı ve onun gözünü açıp, uyanması için feryat etti. Fakat ne Efsar uyanıyordu ne de o içindeki acıyı atabiliyordu. Bu anın bir gün geleceğini hissediyordu içinde fakat böyle olacağını, bu denli canını yakacağını hiç düşünmemişti.

UYANIŞ Where stories live. Discover now