26

1.2K 90 51
                                    

Boşta kalan eliyle saçlarımı okşadı "iyi misin sen Efsarım ha iyi misin?" gözleri yavaş yavaş kapanıp açılıyordu "özür dilerim!" diye fısıldadım.

Gülümsedi "önemli değil sen iyisin ya!" gözleri kanlanmıştı dokunsan ağlayacak gibiydi. Dizleri büküldü ve kollarıma yığıldı. Gözleri artık kapanmıştı, nefes almıyordu.

Titreyen elimle nabzını kontrol ettim. Elimi hızla geri çekmiştim "Mert bir şey yap kalbi atmıyor... Bir şey yapın kalbi atmıyor!"

Ellerime bulaşan kanına kaydı bakışlarım. Bir kişiyi daha Ahmet yüzünden kaybetmiştim. Acıdan bayılan Ahmete baktım. Buradan bu gece onun cesedi çıkacaktı.

Mert geldi ve oturdu "bırak Efsar!" Farisi kollarımdan almış ve düz bir şekilde yere yatırmıştı "nabzını tekrar kontrol et ambulans çağıracağım.
Telefonu alıp numarayı tuşlamış ve telefonu kulağıyla omzunun arasına sıkıştırmıştı "ceketini ver!" dedi.

Ceketimi çıkardım ve ona verdim. Parmaklarımı boynuna götürdüm ve nabzını bir kere daha kontrol ettim. Parmaklarımın ucunda cılız bir atış hissediyordum.

İçime bir rahatlık çökmüştü. Mert ceketimi yırttı ve eline aldığı parçayla Faris beyin yarasına bastırdı. O ceketi çok seviyordum oysa ki!

"birazdan ambulans gelir..." diyen Merte baktım "sen onunla ilgilen Mert! Benim işim var." alnından terler akıyordu "saçmalama da gel şuraya. Sana şu an ihtiyacı var Farisin!"

"işim bitince hastaneye gelirim." ayağa kalktım ve kazağıma bulaşan kanlara baktım. Daha sonra yavaşça bakışlarımı Ahmete çevirdim. Kapıya doğru sürünüyordu.

Yavaş adımlarla ona doğru yürürken adım seslerimi hissetmiş olacak ki bakışlarını buraya çevirdi "ölmeme izin vermeyeceğini biliyordum Efsar!" gülümsedim "tabii izin vermem..."

Yüzündeki gülümseme büyümüştü. Devam ettim "çünkü ölüm senin için kurtuluş olur." yakasından tuttum ve kaldırdım. Yerden aldığım silahı başına dayayıp ilerlemesi için ittim.

Bulunduğumuz yerden dışarı çıkmıştık. Karanlık koridorda yürürken Ahmetin sesi dışında hiçbir ses yoktu "biliyor musun Efsar gücün sınırsız ama kullanma isteğin yok."

Hemen sağda kalan ofise girdik "benim yardımımla neleri başaracağanı bir düşünsene!" yere ittim. Düşünce acı içinde inlemişti "beni dinle... İstediğin her şeye sahip olacaksın!"

Suratına tekme attığımda yüzüne yayılan kanlarla bayılmıştı. Telefonumu çıkardım ve Merti aradım "efendim Efsar?.."

"ne durumdasınız?"

"Farisi ambulansa bindiriyoruz. Onunla gitmeyecek misin?"

"onu doktorlara emanet et ve yanıma gel. Arabanda dolu benzin kutusu varsa gelirken onu da al!" ambulansın sesi çok net duyuluyordu.

"tamam ama..." yine Farisin yanında kal diye başlayacaktı "Mert sana dediğimi yap!" dedim ve telefonu kapattım. Bulduğum bir plastik poşeti tavana sabitleyip, poşetin altına bir sandalye yerleştirdim.

Çok geçmeden Mert yanıma gelmişti "nasıl tahmin ettim ama burada olduğunu!" benzini köşeye bıraktı "ne yapıyorsun?"

Ahmetin yanına doğru yürüdüm "yardım et oturtalım!" yanıma geldi ve kollarından tutup kaldırdık. Sandalyeye oturduğunda gözlerini aralamıştı "bunun bedelini çok ağır ödeyeceksin!"

Silahın namlusunu dizine bastırdım "yaşamaya mecalin kalırsa ben buradayım." patlayan silahın sesi Ahmetin feryadına karışmıştı.

"çakmağın var mı Mert?" cebinden çıkardığı çakmağı bana uzattı. Aldım ve tavanda asılı duran plastik poşeti tutuşturdum. Poşet eridikçe Ahmetin dizindeki kurşun yarasının hemen üstüne damlıyordu.

UYANIŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin