27

1.2K 80 59
                                    

Faris beyin içini parçalarcasına çıkan feryadı içimi sarmıştı "Efsar hayır!" diye bağıran Faris beyin sesi beynimde yankılanırken ne yaptığımı şimdi anlamıştım ama artık çok geçti.

Sırtımda bir ağrı vardı. Neden bu kadar çabuk düşmüştüm? Hiçbir şey hissetmiyordum. Yoksa düşer düşmez mi ölmüştüm?

Omzumdan tutulup sarsıldım "Efsar kalk... İyi misin Efsar?" tek gözümü araladım ve etrafa baktım "öldüm mü?" Faris bey kollarımdan tutup beni oturttu "saçmala Efsar! Sadece geriye düştün."

Etrafıma baktığımda taşlarla dolu olan yerde oturduğumu fark ettim. Aşağı düşecekken Faris bey beni kendine doğru çekmişti "anlat bakalım neden ölmek istedin?"
Hesap sormaya çalışıyormuş gibi görünmek istese de aslında sesindeki endişeli tavır beni mutlu etmişti.

Kahkaha attım "ölmek mi istedim ben mi? Yapmayın Faris bey sizi severim ama hayal gücünüz çok geniş." kaşlarını çattı "biraz daha geç kalsaydım şu an seni asfalttan kazıyorlardı bilmem farkında mısın!"

Tamam belki de bir küçük haklı olabilirdi ama bu tamamen haklı olduğunu göstermezdi. Sanırım şu an teşekkür etmem gerekiyordu. Ayağa kalktım ve üstümdeki tozları elimle temizledim "teşekkür ederim"

Benimle birlikte kalkınca beyaz tişörtündeki kanı fark ettim "sanırım yaranız kanıyor." tişörtünün ucunu kaldırdı ve sargıya baktı. Beyaz sargı bezi de kan olmuştu "bana tutunun doktorun yanına gidelim isterseniz."

Kolunu boynuma  attı ve ağırlığını bana verdi "az önce bir şey demiştin tekrar mı söylesen..." başımı salladım "duysaydınız!" kapıyı ittim ve içeri girdik "şu işleri bir halledeyim sana sonra hesap soracağım."

----------------------------------------------

Efsar:

Mert, Faris beyi kendi evine getirmişti. Hem bu sayede elim üstünde olurdu. Ben ise kendi evimde oturmuş Faris beyin istediği çorbayı nasıl yapacağımı düşünüyordum.

Mücella teyze de evde yoktu. Bir şekilde halletmem gerekirdi fakat ben yapamazdım. Zaten benim yaptığım çorbayı içmeye kalksa ikinci bir hastane vakasıyla karşılaşırdı.

Telefonumu aldım ve Merti aradım "alo Mert..." sessiz konuşmaya özen gösteriyordu "efendim Efsar?.." demek ki Faris bey uyumuştu "sen bir aşağı gelsene bir şey söylemem gerek."

"yorgunum Efsar buradan söyle." sakin olmaya çalışarak sesimi yumuşattım "Mertciğim rica ederim buraya gel." güldüğünü anlamıştım. Kapı sesi duyulunca evden çıktığını anladım "tamam kapat hadi. Kapıdayım ben."

Telefonu koltuğun üzerine bıraktım ve kapıya doğru yürüdüm. O zile basmadan önce kapıyı açıp kolundan tuttuğum gibi mutfağa sürükledim. Şaşkın şaşkın bana bakarken dolabı işaret ettim "biliyorum yemek yapabiliyorsun. Şimdi bana marifetlerini göster."

Ellerini kaldırdı ve kapıya döndü "evet tabii böyle bir şey olmayacak. Ben gidiyorum." ellerimi birleştirdim ve boynumu sağa doğru eğdim "ama ben rezil mi olayım?"

"illaki bir gün senin yemek yapamadığını öğrenecek boşver şimdi öğrensin." koluna hızla vurdum "ben yapamıyorum değil yapmak istemiyorum."

Odaya geçti ve koltuğa oturdu "hadi yapmaya başla takıldığın yerde yardım ederim." televizyonun kumandasını eline aldı ve ayaklarını sehpanın üzerine uzattı.

Malzemelere bakarken bir elime soğanı bir elime de bıçağı aldım ve başladım "Efsar, Ekremin verdiği flaş bellek nerede?" tezgahın arkasından  uzandım "çekmeceye bak. Ben henüz içinde ne var bakmadım!"

UYANIŞ Where stories live. Discover now