29

1.2K 74 42
                                    

Faris beye arkasına bakmasını işaret ediyordum fakat o el salladığımı düşünerek bana karşılık veriyordu
"neden normali beni bulmaz?" diyerek yerimde tepindim bir şeyler yapmalıydım yoksa Ahmet yarım bıraktığı işi tamamlayacaktı.

Cama vurmaya başlamıştım. Bir terslik olduğunu anlamış olacak ki ayağa kalkmıştı. Arkasını işaret ettiğimde hızla döndü ve bir adım geri yürüdü. Arkasındaki karartı biraz daha yaklaşınca hastanenin güvenliklerinden biri olduğunu anladım.

Altmışlı yaşlarda, kısa, göbekli ve kır saçlarından kalan birkaç tutam teli yana doğru taramış adam Faris beye çay uzatınca içime bir rahatlık yayılmıştı. Korku filminden fırlamış olan odama baktım ve kendimi yatağın üstüne attım.

-----------------------------------------------

Faris:

Sürekli çırpınıp bir şeyler daha doğrusu garip hareketler sergileyen Efsarın anlatmak istediği şeyi sonunda anlamıştım. Arkamı işaret ediyordu.

Ayağa kalktım ve arkamdan gelen kişiye baktım "Faris evladım, çay getirdim sıcak sıcak iç de için ısınsın." çayı aldım ve tekrar pencereye baktım. Efsarın orada olmadığını görünce uyuduğunu umarak Selami amcaya çayı geri verdim.

"Selami amca kusura bakma sabah erkenden burada olacağım zaten şimdi gidip bir duş falan alayım biraz da dinleneyim." Selami amca ona geri verdiğim bardaktan bir yudum aldı "sevgi güzel şey doğrusu. Rahmetli Hediye hanımın başında az beklemedim."

Arabama doğru yürümeye başlamıştık. Selami amca, eskiden hep gittiğim bir çiçekçinin sahibiydi. Arada bir yanına kaçar onunla birlikte bahçe işleriyle uğraşır baharı karşılar sonra da Hediye teyzenin yaptığı yemeklerden yerdik.

Babama sürekli derdim bu bahar birlikte bahçeyi düzenleyelim diye ama erkek adam çiçekten böcekten anlamaz der kestirip atardı.

"unutamadın değil mi?" kimden bahsettiğimi anlamıştı "unutmak olur mu hiç evladım? Kırk sene dile kolay. Gözümü açtım Hediyeyi tanıdım, bak bir ayağım çukurda hâlâ Hediyem var yüreğimde. Her gece dua ediyorum Allah canımı tez zamanda alsa da bitse bu ayrılık."

Hediye teyze üç sene önce kanserden ölmüştü. Selami amca da çiçekçi dükkanını kapatmış ortadan kaybolmuştu. Sabah ilk gördüğüm an sorduğumda "Hediye, çiçekleri çok severdi diye o dükkanı açmıştım. Ondan sonra yüreğimdeki tüm çiçekler soldu. Oradakilerin de  açmaya mecali yoktu." demişti.

Dükkanı kapatınca da burada işe girmiş "sevgi güzel de sevilmek daha güzel Selami amca." dolan gözlerini sildi "tabii ya öyle. Tek taraflı olan hiçbir şey dengede durmaz. Bir taraf ağır basar ve devrilir bunun için sevmek kadar sevilmek de önemli."

Umarım biz Efsarla hep dimdik durabilmeyi becerirdik ve devrilmezdik. Efsarın yüreği bana ev olmuştu. Duvarları sert ve geçilmez ama içi sıcak hem de güvenli.

Başkaları o yüreğe zorla bir hırsız gibi girerken incitmiş ve duvarlara kapılara hatta pencerelere bile zarar vermişlerdi. Oysa ki yapmaları gereken şey çok basitti. Kapıyı nazikçe çalmak ve girmek için izin istemek.

Ev sahibi ne kadar çirkef, sinirli ve aksi biri olsa bile bir süre sonra seni içeri buyur edip o sıcak yüreğe girmeni sağlıyordu. Benim ev sahibim öyle diğerleri gibi ayağına terlik, sırtına hırka, önüne yemek, eline çay veren bir tip değildi ama niye geldin derken bile iyi ki geldin der gibi bakıyordu.

"dalıp gittin! Seni böyle pencere önlerinde beklettiğine göre kalbini fena kapmış olmalı." başımı salladım "yok o kapmadı tam olarak... Şöyle ki ben kendim verdim zorla." güldü ve omzuma elini koydu "hadi sağlıcakla kal, sabah görüşürüz."

UYANIŞ Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon